© Baykuş Haber

1980 öncesi çiçek aşısı olanlar, Maymun Çiçeğinden korunuyor

ENFEKSİYON HASTALIKLARI UZMANI PROF. SARHAN SAKARYA, 1980 ÖNCESİ ÇİÇEK AŞISI OLAN KİŞİLERİN YÜZDE 80 ORANINDA MAYMUN ÇİÇEĞİ HASTALIĞINA BAĞIŞIKLIĞI OLDUĞUNU SÖYLEDİ.

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Sarhan Sakarya, 1980 öncesi çiçek aşısı olan kişilerin yüzde 80 oranında maymun çiçeği hastalığına bağışıklığı olduğunu söyledi.


Covid-19 pandemisi sonrası yeni çıkan her salgın haberinde tüm dünya alarma geçerken, Afrika’da ortaya çıkan maymun çiçeği salgını da benzer bir korkuyu tetikledi. Maymun çiçeği hastalığının pandemideki gibi insanları evlerine kapatacak seviyede bir salgına sebep olmayacağını belirten Medicana Sağlık Grubu Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Sarhan Sakarya, 1980 öncesi çiçek aşısı olan kişilerin yüzde 80 oranında maymun çiçeği hastalığına bağışıklığı olduğunu söyledi.


Maymun çiçeği hastalığının aslında bir çiçek hastalığı olduğunu ve ilk defa maymunlarda görüldüğü için adını buradan aldığını vurgulayan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Sarhan Sakarya, “Hastalık bulaşma şekli, yayılma hızı ve etkisi Covid-19 kadar tehlikeli değil, Covid-19’da bir aşımız da yoktu. Şimdi elimizde maymun çiçeğine karşı dünya otoriteleri tarafından onaylanmış aşı var. Bunları hızlıca üreterek aşılama ile bunun önüne kolayca geçilebilir” dedi.



Bulaşma temas ile


Bulaşma yolları hakkında da bilgiler paylaşan Prof. Dr. Sakarya, “İnsanların salgılarında bu virüs bulunuyor, her tür sıvı transferi, kan tükürük, cinsel ilişki bu virüsün bulaşmasına neden oluyor. Hasta kişinin yattığı çarşaflar, kıyafetlerin ortak kullanımı gibi durumlarda da bulaşabiliyor” dedi. Grip benzeri belirtilerle başlayan maymun çiçeğinin ateş, halsizlik, lenf bezlerinde şişlik gibi belirtileri de olduğunu ekleyen Sakarya, “Şu an Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı 99 bin vaka var. Türkiye’de henüz kayıt altına alınan bir vaka olmadı” dedi.



Belirtiler döküntüyle başlıyor


Hastalığın bulaştıktan sonra 1 ila 3 haftalık bir süreçte el, kol, bacak ve yüzlerde döküntüler şeklinde etkisinin görülmeye başladığını söyleyen Sakarya, “Sonrasında bu döküntüler içi süt kıvamında iltihaplanmış büyükçe keseler haline geliyor. Sonrasında bunlar sönerek döküntülerin tamamının geçmesi ile süreç tamamlamış oluyor. Ancak bu keseler sönümlense bile, lezyonlar tamamen geçene kadar bulaş riski devam ediyor” diye konuştu.



Prof. Dr. Sarhan Sakarya, Covid-19 pandemisi sonrası insanların “Yeni bir pandemi mi geliyor?” korkusu yaşamasının anlaşılır olduğunu ifade ederek şunları kaydetti: “Ancak bu hastalığı Covid ile kıyasladığımızda bulaşma riski Covid’e göre daha zor, öldürücü etkisi daha az, tedavi almasanız da süreci tamamlayarak iyileşme oranınız yüksek ve en önemlisi çiçek hastalığının bir şekli olduğu için çiçek aşısı ile bu hastalığın bir pandemi haline gelmesi engellenebilir. Covid-19’da bulaş döneminde bir belirti göstermeden, solunum yoluyla yayılım oluyordu. Bunda ise insanların görebileceği el, kol, bacak ve yüzde keselerin sivilcelerin oluşması hasta olan kişinin kolayca tanınmasını sağlayacak, bu da yayılımı durduran etkenlerden biri.”



Nasıl korunuruz?


Hasta olan kişilerle 1 metre mesafe korunması gerektiğini söyleyen Sakarya hastalıktan korunmanın yollarını şöyle özetledi: “Solunum yoluyla tükürük partiküllerinin sizin solunumunuza karışmasını önleyecek bir mesafede bulunursak ve hasta kişi ile teması kesersek bulaş riskini en aza indirmiş oluruz. Aile bireylerinden biri hasta olduysa odasını ayırıp çarşaf ve kıyafetlerine temas etmeden mümkünse tuvaletini de ayırarak 21 günlük bir izolasyon ile süreci tamamlamak mümkün. Bir diğer bulaş imkanı mağazalarda kıyafet deneme yapılması, sahillerde herkesin kullandığı şezlong minderleri gibi malzemelerin kullanılması, bu tür temaslara dikkat edilmeli. Henüz bu hastalık için etkili bir ilaç bulunmuyor ancak hiçbir ilaç almadan ortalama 3 haftayı tamamlayıp süreci atlatıyoruz. İmmün sistemi baskılanmış yaşlı hastalar, kemoterapi gören insanlar için risk yüksek.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER