© Baykuş Haber

AYM’den Tuğluk’un başvurusuna ‘ihlal yok’ kararı

Nazım Özgün ERBULAN/KOCAELİ, (DHA)- ESKİ HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, Ankara’da annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine katılanlara yönelik saldırı, ardından da cenazenin mezardan çıkarılıp Tunceli’ye defnedilmesiyle ilgili soruşturmanın devletin pozitif yükümlülüklerine uygun yürütülmediğini, ’Özel hayata saygı hakkı’nın ihlal edildiğini belirterek, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı. İddiaları inceleyen AYM, ihlal olmadığına karar verdi.

Nazım Özgün ERBULAN/KOCAELİ, (DHA)- ESKİ HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, Ankara'da annesi Hatun Tuğluk'un cenazesine katılanlara yönelik saldırı, ardından da cenazenin mezardan çıkarılıp Tunceli'ye defnedilmesiyle ilgili soruşturmanın devletin pozitif yükümlülüklerine uygun yürütülmediğini, 'Özel hayata saygı hakkı'nın ihlal edildiğini belirterek, konuyu Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşıdı. İddiaları inceleyen AYM, ihlal olmadığına karar verdi.
'Silahlı terör örgütü yöneticiliği' ve 'Silahlı terör örgütü üyeliği' suçlarından tutuklu bulunduğu Kocaeli Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nden 14 Eylül 2017'de özel izinle çıkan, dönemin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, hayatını kaybeden annesi Hatun Tuğluk'un cenazesine katıldı. Ankara'daki cenazeye katılanlara bir grup saldırı düzenledi. Saldırının ardından Tuğluk'un cenazesi, mezardan çıkarılıp Tunceli'ye defnedildi.
İDDİANAME HAZIRLANDI
'İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme', 'Hakaret', 'Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma' suçları kapsamında Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmanın ardından iddianame hazırlandı. İddianamede, toplanan kalabalığın B.Ş., C.Ö., M.E.A., N.A., O.K. ve N.K. ile diğer bazı şüpheliler tarafından provoke edildiği, bu şüphelilerin cenaze yakınlarının defin işlemini gerçekleştirmelerini engellemeye çalıştıkları belirtildi. Ayrıca şüphelilerden Z.Ş., Y.K., H.S., A.A., E.K., H.Ç., M.C.K., E.G., A.K. ve M.Ç. ile kolluk görevlileri yönünden kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin ek karar verildi.
15 SANIĞA CEZA
İddianamenin Gölbaşı 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesinin ardından yapılan yargılamada, 5 Mart 2019'da karar çıktı. Mahkeme heyeti, 'İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellemesi' suçundan 6 sanık için 2 yıl 4'er ay, 5 sanık için 2 yıl 20'şer ay, 1 sanık için de 4 yıl hapis cezası verilmesine hükmetti. Heyet, 'Hakaret' suçu işledikleri gerekçesiyle 3 sanığı da 10 ay 15 gün ile 1 yıl 2 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı.
KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA İLİŞKİN EK KARARA İTİRAZ ETMİŞTİ
Tuğluk, ek karar ile ilgili olarak, olay anında orada olan HDP milletvekillerinin tanık sıfatıyla ifadelerinin alınmadığını, şüphelilere ilişkin çözümlemelerin yapılmadığını, şüphelilerin olay yerine nasıl geldikleri hususunda araştırma yapılmadığını ve kolluk kuvvetlerinin ihmaline ilişkin ortaya konulan gerekçelerin ikna edici olmadığını belirterek kavuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karara itiraz etti. Ankara 6'ncı Sulh Ceza Hakimliği, 26 Ekim 2017'de kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen ek kararın usule ve yasaya uygun olduğu, gösterilen gerekçelerin dosya içeriğiyle uyumlu olduğu ve ileri sürülen itiraz nedenlerinin yerinde olmadığını belirterek itirazın reddine kesin olarak karar verdi.
AYM'YE TAŞIDI
İtirazın reddine kesin olarak karar verilmesinin ardından Tuğluk, defin işleminin engellenmesi ve cenazenin mezardan çıkarılması olayının faillerine yönelik şikayet üzerine yapılan soruşturmanın, devletin pozitif yükümlülüklerine uygun yürütülmediğini, bu gerekçeyle 'Özel hayata saygı hakkı'nın ihlal edildiğini belirterek konuyu AYM'ye taşıdı.
AİLE HAYATININ ZARAR GÖRDÜĞÜNÜ İDDİA ETTİ
Tuğluk, AYM başvurusunda, kolluk güçlerince gerekli tedbirlerin alınmadığını, saldıran kişilere karşı etkili şekilde müdahale edilmediğini, bunun üzerine toplanan kişilerin sayısının arttığını ve ırkçı söylemlere maruz kaldıklarını ileri sürdü. Vefat eden annesinin bedenini mezardan çıkarmanın manevi zorluğunu yaşadığını, bu durumun annesinin şahsında kendisi yönünden kötü muamele oluşturduğunu, onur kırıcı ve insanlık dışı bir tutumun söz konusu olduğunu, annesini inancına, isteğine ve vasiyetine göre defnedemediğini, annesinin gömüldüğü yerden çıkarılması nedeniyle aile hayatının zarar gördüğünü de belirtti.
Etkili soruşturma yapılması konusundaki yükümlülüklere aykırı hareket edildiğini, saldırının çok boyutu olmasına rağmen yüzeysel bir değerlendirmeyle geçildiğini, gerekli araştırmaların yapılmadığını iddia eden Tuğluk, yakınlarını inanç ve düşüncelerine göre defnetme/gömme hakkının gereklerine uygun koşullar sağlanmaması ve buna neden olan failler hakkında etkili soruşturma yapılmaması nedenleriyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, din ve inanç hürriyetinin, ifade hürriyetinin, etki başvuru hakkıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğini belirtti.
'ADALETİ VE SAĞDUYUYU HİÇE SAYAN TARZDA AÇIK BİR KEYFİLİK İÇERMİYOR'
İçişleri Bakanlığı görüşünde ise defin öncesinde ve sırasında emniyet birimlerince yeterli tedbirlerin alındığı, defin sırasında protestocu grubun gelmesi üzerine kolluk kuvvetlerinin sayısının artırıldığı, protestocu grup ile cenaze yakınları arasında fiziksel bir müdahale yaşanmasının engellendiği belirtildi. Yargılanan sanıkların çoğunun hapis cezasıyla cezalandırıldığı ve şikayet edilen polis memurları hakkında da etkili soruşturma yürütüldüğünü belirten bakanlık, kararlardaki tespit ve sonuçların olayın gerçekleşme şekliyle uyumlu olduğu, Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyiflik içermediğini ifade etti.
'SALDIRININ ETKİLERİ AĞIR'
İddiaları inceleyen AYM heyeti değerlendirmesinde, "Tuğluk'un annesinin vefatının başvurucuda ortaya çıkardığı üzüntünün yanı sıra son görev olarak nitelendirilen defin işlemine bir grup tarafından engel olunması ve akabinde cenazenin mezardan çıkarılması nedenleriyle başvurucunun manevi bütünlüğünde meydana gelen etkinin derecesinin şiddetli olduğu açıktır. Dolayısıyla bazı şüphelilerce gerçekleştirilen söz konusu eylemlerin başvurucunun özel hayat alanına saldırı teşkil ettiği ve saldırının etkilerinin ağır olduğu değerlendirilmektedir" ifadelerine yer verdi.
'ORTAYA KONULAN GEREKÇELER İKNA EDİCİ NİTELİKTE'
"Somut olay özelinde özel hayata saygı hakkı bakımından yasal altyapının oluşturulduğu anlaşılmıştır" notunu düşen AYM heyeti, değerlendirmesinde, şu ifadelere yer verdi:
"Bununla birlikte somut başvuruya konu olan süreçte başvurucunun şikayeti üzerine Başsavcılık tarafından soruşturmaya derhal başlandığı, tüm görüntülerin elde edildiği, araç, telefon ve HTS kayıtlarının incelendiği, bu kapsamda kamera görüntülerinin çözümlenmesi ve bilirkişi raporu alınması gibi adımlar atılarak delillerin toplandığı görülmüştür. Soruşturma neticesinde verilen kararlar ile devamında bir kısım şüpheliler yönünden mahkumiyet kararı incelendiğinde, defin işleminin engellenmesi eylemini gerçekleştirilen kişilerin tespit edildiği, tüm delillerin ilgili dava dosyasına girecek şekilde toplandığı, tanıkların dinlendiği ve her bir şüpheli ya da sanık yönünden yapılan ayrı ayrı değerlendirmelerle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Yine mahkumiyet kararı ile caydırıcı cezalara hükmedildiği, ortaya konulan gerekçelerin ikna edici nitelikte olduğu görülmektedir."
'OLAY AYDINLATILDI'
AYM heyeti, olayın tüm boyutlarıyla aydınlatıldığını ifade ederek, "Söz konusu ceza soruşturması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurucu tarafından ileri sürülen gerçeklerin ve sorumluların belirlenmesi talebinin yerine getirildiği, olayın aydınlatıldığı, ulaşılan sonucun ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklandığı ve tüm ceza soruşturması ile kovuşturması sürecinin etkili bir şekilde tamamlandığı kanaatine varılmıştır. Yine başvurucunun soruşturma sürecinde usule ilişkin güvencelerden yeterli şekilde yararlandırıldığı anlaşılmaktadır. Neticede, somut başvuruya konu olan süreçte verilen kararların başvurucunun özel hayata saygı hakkının içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği, kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirildiği değerlendirilmiştir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20'nci maddesinde düzenlenen 'Özel hayata saygı hakkı'nın ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır" ifadelerine yer verdi. (DHA)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER