© Baykuş Haber

Bitlisin son “Harik” ustası 27 yıldır mesleği tek başına sürdürüyor

BİTLİS’İN SON HARİK (YÖRESEL AYAKKABI) USTASI OLAN HAYDAR YILMAZ, YÖRE HALKININ YÜZYILLARDIR KULLANDIĞI ANCAK SON YILLARDA KAYBOLMAYA YÜZ TUTAN EL SANATLARINDAN BİRİ OLAN HARİK SANATINI 27 YILDIR TEK BAŞINA SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYOR.

Bitlis’in son harik (yöresel ayakkabı) ustası olan Haydar Yılmaz, yöre halkının yüzyıllardır kullandığı ancak son yıllarda kaybolmaya yüz tutan el sanatlarından biri olan harik sanatını 27 yıldır tek başına sürdürmeye çalışıyor.


Keçi kılı ve kendirden yapılan ve bir dönem yöre halkı ve sanat camiasının gözdesi olan Bitlis’e has harik sanatı, eski popülerliğini kaybetmiş durumda. İlginin her geçen gün biraz daha azaldığı harik sanatı yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutan halk sanatları arasındaki yerini almaya başladı. Yöre halkının geçmişte ayakkabı olarak kullandığı harik, yazın serin, kışın ise ayakları sıcak tutan, ayaklarda mantar oluşumunu da önleyen ve bu anlamda ayak sağlığı için önerilen bir giyim eşyası olarak biliniyor. Zorlu bir üretim süreci olan harik sanatı, ustasının elinde 12 farklı yapım aşamasından geçerek tamamlanabiliyor. Keçi kılı ve kendir kullanılarak tamamen el işçiliğiyle üretilen harik, çuvaldızla yaklaşık 2 bin 500 dikiş atılarak 5 günde üretilebiliyor. Yaklaşık 650 yıllık bir geçmişi bulunan sanatın son ustası olan Haydar Yılmaz ise bu değerli sanatın kaybolmaması için 27 yıldır mücadele veriyor. 1997 yılında başladığı harik sanatını sürdürmenin gayreti içerisinde olan devlet sanatçısı unvanına sahip Haydar Yılmaz, kaybolmaya yüz tutan harik sanatını yaşatmaya çalıştığını belirtiyor. Harikin üretiminden tanıtımına kadar her aşamasıyla ilgilenen Yılmaz, harik yapımının zorlu ve emek gerektiren bir süreç olduğunu ifade ediyor. Ülke genelinde düzenlenen fuar ve festivallere katılarak sanatını tanıtmaya çalışan Yılmaz, en çok ilgisizlikten yakınıyor.



“Yapımı 12 farklı aşamadan geçiyor”


Yüzyıllardan beri yöre halkının kullandığı harikin hammaddesine ve kullanım özelliğini değinen Yılmaz, yapımının 12 ayrı aşamadan geçtiğini belirtti. Mesleğin emek ve sabır gerektiren zor bir meslek olduğunu kaydeden Yılmaz, “Tabanını keçi kılından yapıyoruz. Dikim öncesi diğer kullandığımız hammadde olan kendiri ip haline getiriyoruz. Çuvaldız iğneyle önce iç dikişini yapıyoruz. Sonra üst örgüsünü yaparak monte ediyoruz. En son nakış işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Bir harikin oluşması için 12 farklı aşamadan geçmesi gerekiyor. Bir çift harik, en az 4-5 günümüzü alıyor. Numarası büyüdükçe bir haftaya da yayılabiliyor. Çırak için daha fazla zaman alıyor. Çok zahmetli bir sanattır. Fiyatı da numara ve türüne göre değişiyor. Giyildiği ayağın şeklini alıyor. Keçi kılından dolayı ayaktaki romatizma ağrısının tedavisinde yardımcı olur. Ayakta mantarın oluşumuna engel olur. Yazın serin, kışın ise sıcak tutuyor. Yaklaşık 27 yıl önce harik yapımına başladım. O günden bu yana usta olarak bu mesleği sürdürüyorum. Bu sanatın Bitlis’teki son ustasıyım. Yaklaşık 150’nin üzerinde kurs açtım, çıraklar yetiştirdim. Ama mesleğin zorluğu ve pazar sıkıntısından dolayı kursiyerler devam ettiremiyorlar. Bıraktığım zaman bu meslek tarihe karışacak. Bazen uzun bir süre hiç sipariş alamadığım dönemler oluyor. Bu da ister istemez maddi açıdan bizleri zorluyor. Hal böyle olunca mesleği sürdürmek güçleşiyor. Günümüzde ekseriyetle hediyelik süs eşyası olarak yapıyoruz. Ancak artık maalesef eski ihtişamı mumla arıyoruz desek daha doğru olur. Her geçen gün daha da ilgi azalıyor. Ama ben yinede bu sanatı elimden geldiği kadar yaşatmaya çalışacağım” şeklinde konuştu.



“650 yıllık bir kültür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya”


Bitlis Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünün zaman zaman açtığı kurslar ile desteklendiğini, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün de kendisine üretim yeri konusunda katkı sunduğunu kaydeden Yılmaz, “Sanatın devamı için kısmi destek veren kurumlarımız oldu. Bu kısmi destekler geçimimi yapmaya ve sanatımı sürdürmeye yeterli değil. Bu desteklerle ne hammadde alabiliyor ne de üretim yapabiliyorum. 27 yıldır Bitlis’in bu önemli kültür ve sanatını inatla ayakta tutmaya çalışıyorum. İstiyorum ki Bitlis’e gönül vermiş, sanatını ve kültürünü seven insanlar da bu sanatın ayakta kalması için bana destek versinler. Bu sanata piyasa oluşturmazsam bırakmak zorunda kalacağım. Çünkü gelirim yok. Ciddi bir pazar ve hammadde sorunu yaşıyoruz. Bundan dolayı Bitlis’teki kurumların, Bitlis dışında yaşayan Bitlisli iş adamlarımızın sesime kulak vermesini, bu sanatı yaşatmadaki çırpınışıma destek olmalarını istiyorum. Burada neredeyse 7 asırlık geçmişi bulunan bir sanattan bahsediyoruz. Kentimiz, yöremiz ve sanat tarihimiz için bu kadar önemli bir olan bir sanatın göz göre göre yok olmasına seyirci kalmamamız gerekiyor. Geçmişi neredeyse 7 asırlık olan bu denli önemli olan bir el sanatının yok olmaması için ben 27 yıldır ciddi mücadeleler verdim ve vermeye de devam ediyorum" diye konuştu.



“Korunup, devamlılığının sağlanması gerekiyor”


Bitlis’te son ustasının elinde hayat bulan harik sanatı ile ilgili değerlendirmede bulunan Konya Selçuk Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi El Sanatları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emine Nas ise sanatın korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının önemine dikkat çekerek, üretimin devam etmesi noktasında önemli somut adımlar atılması gerektiğini söyledi. Anadolu’nun kültür varlıkları bakımından oldukça zengin bir mirasa sahip olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Emine Nas, “Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu toprakları, bu medeniyetlerin izleriyle oldukça zengin yöresel halk sanatına sahiptir. Her bölgenin ayrı ayrı kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Geleneksel bir kültüre sahip olan Anadolu halkı sadece halk sanatları ile değil; gündelik yaşamlarında yer alan düğün, doğum, ölüm adetlerinde de özgün karakteristik özellikler sergiler. Bitlis de Anadolu’nun kültürel değerleri yönünden zengin illerinden bir tanesidir. Bitlis’in kendine has birçok kültürel değeri bulunmaktadır. Gej, aba, halıcılık, kilimcilik, harik, bastonculuk, taş işçiliği, iğne ve boncuk oyaları kentin önemli başlıca halk el sanatlarındandır. Bunlardan biri olan harik sanatı, zengin yapım ve süsleme özellikleri ile geleneksel halk sanatları içinde ön planda kendini göstermeye devam etmektedir. Günümüz küresel yaşam hızına uyum göstermeye çalışan harik sanatı, ne yazık ki mesleğin uzun yıllardır tek usta ile yürütülmesi sonucu unutulmaya yüz tutmuş el sanatları tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu nedenle korunması ve sanatın sürdürülebilirliğinin sağlanması önem taşımaktadır. Yöresel unsurlar ve estetik kalıpları çerçevesinde üslup kazanan ve günümüzde halen süs, hediyelik eşya ve folklorik bir giyim eşyası olarak tercih edilen harik geleneksel ayakkabılarının üretiminin devam etmesi çerçevesinde önemli somut adımlar atılmalıdır. Sanatın; ekonomi, sosyal yaşam ve turizm unsurları bünyesinde ele alınması ve yenilikçi bakış açıları ile üretiminin desteklenmesi bölge açısından önemlidir. Asırlık bir geçmişe sahip olan harik sanatı, tarihi bir meslek kolu olarak özellikle bölgenin turizm endüstrisi içinde yer almalıdır. Yöresel bir ayakkabı olan harik, estetik ve sanatsal özellikleri ile moda tasarımı ve el sanatları alanında değerlendirilmeli ve özgün karakteri bozulmadan günümüz yaşamında yeni tasarımlar ile varlığını sürdürmelidir. Bu anlamda; gerek yerel yönetimlerin gerekse eğitim kurumlarının etkin faaliyetler ile harik sanatını desteklemeleri ve sanatı geleceği ile ilgili girişimlerde bulunmaları gereklidir. Ülkemiz genelinde varlığını sürdürmeye çalışan geleneksel el sanatları bünyesinde atılacak gerekli adımların ve girişimlerin ivedilikle yapılması, toplumda farkındalığın artmasına, kültürüne ve tarihi geçmişine karşı saygılı, bilinçli ve koruyucu bir nesil oluşturması önem arz etmektedir” şeklinde konuştu.



“Harik neden ‘Klompen’ olmasın”


Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Araştırma Görevlisi Dr. Şükrü Azizi de, yapılacak ulusal çapta destekleme ve tanıtma çalışmaları ile harikin, Hollanda’nın ahşaptan yapılan dünyaca ünlü geleneksel ayakkabısı olan “Klompen” gibi olabileceğine dikkat çekti. Azizi, “Dünyada hemen her toplum, ulaşabildiği hammadde ile yaşadığı coğrafya şartlarına uygun olarak ayakkabı üretmiştir. Keçi kılından keçeye, hayvan derilerinden ahşaba pek çok hammadde kullanmıştır. Bu örneklerden bazıları günümüzde biçim değiştirmiş ve yaşadığımız çağa uyum sağlamıştır. Biçim değiştiremeyenler ise yok olmuş ya da müzelerdeki yerini almıştır. Keçi kılı, yün ve kendirin hammaddesini oluşturduğu harik ayakkabılar da bu örneklerden bir tanesidir. Tarihi yüzyıllara dayanan harik ayakkabılar da kendi coğrafyasının şartları doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Günümüzde harik yapımının sadece Bitlis’te ve Haydar usta tarafından üretilmesinin de bir sebebi var. Kültürel kodlar, “aidiyet duygusu ya da geçim kaynağı adı her ne olursa olsun bugün bu zanaatı elinde bulunduran son temsilci Haydar Yılmaz ustadır. Klasik olarak desteklenmeli, yaşatılmalı söylemlerinden ziyade harik üretimi ve tanınırlığı için öneriler sunulması daha önem arz etmektedir. Bu anlamda; tarihi 800 yıllık olan ve ülke kültüründe önemli bir yeri olan Hollanda’nın dünyaca ünlü klompen ayakkabıları örnek verilebilir. Klompen ayakkabılar, hammaddesi ahşap olan geleneksel Hollanda ayakkabılarıdır. Günlük hayatta ya da dijital platformlardan aşina olduğumuz klompen ayakkabıların tarihi yaklaşık 800 yıl geriye gitmektedir. İlk başlarda geleneksel tekniklerle klompen ayakkabı üretimi yapılmış olsa da şimdilerde teknolojik makineler ile değişik formlarda ve ebatlarda ayakkabı üretimi yapılmaktadır. Üretimdeki hız, ayakkabıların daha kolay üretilmesine ve daha ucuza satılmasına imkan sağlamıştır. Bunun yanı sıra Hollanda’da ‘International Klompen Museum’ adlı bir müze kurulmuş ve burada 45 ülkeden getirilen 3 bin çift ahşap ayakkabı sergilenmektedir. Klompen ayakkabı hikayesinde olduğu gibi harik ayakkabılarına da ulusal çapta destekleme ve tanıtma çalışmaları yapılmalıdır. Günümüz teknolojisi ile üretim yapan ayakkabı markalarını, klasik harik ayakkabıların yakalaması zor görünmektedir. Modern zamanın gerisinde kalmamak adına, makine mühendisliği, tekstil mühendisliği ve sanat alanından uzmanların bir araya geldiği multidisipliner bir çalışma ile harik üretimine yeni bir bakış sağlanabilir. Hızlı ve inovatif üretim teknikleriyle hem ürün ağı genişler hem de daha uygun fiyata satışlar yapılır. Her yıl yüzlerce yerli ve yabancı turistin uğradığı Bitlis’te özellikle ‘Harîk Müzesi’ kurulmalı ve bu müze içerisinde harik yapımının bütün aşamaları gösterilmedir. Yine birçok müzede olduğu gibi burada da showroomlar olmalı ve ürün satışları burada yapılmalıdır. Sonuç olarak harik ayakkabılar, Haydar ustanın emeği ve çabalarıyla ayakta kalmaktadır. Yukarıda verilen öneriler değerlendirildiğinde özel sektör ya da devlet desteğiyle harik, klompen olabilir” şeklinde konuştu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER