© Baykuş Haber

Kolera değil dehidrasyon öldürür

DR. ÖĞR. ÜYESİ BENGİSU AY

Halk sağlığına yönelik küresel bir tehdit olan kolera ile ilgili Dr. Öğr. Üyesi Bengisu Ay, “Kolera değil dehidrasyon öldürür. Tedaviye hızlı erişim çok önemlidir. Erken tedavi ile ölüm oranı yüzde 1’in altına iniyor” dedi.


Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Bengisu Ay, halk sağlığına yönelik küresel bir tehdit olan koleraya karşı önemli uyarılarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Ay, koleranın, Vibrio cholerae bakterisi ile kirlenmiş yiyecek veya suyun tüketilmesinden kaynaklanan akut ishal enfeksiyon olduğunu belirterek “Kolera, halk sağlığına yönelik küresel bir tehdit ve eşitsizliğin ve sosyal gelişme eksikliğinin bir göstergesi olmaya devam etmektedir. Kolera, şiddetli akut sulu ishale neden olabilen son derece öldürücü bir hastalıktır. Bir kişinin kirlenmiş yiyecek veya suyu tükettikten sonra bulgu göstermesi 12 saat ila 5 gün sürer. Hem çocukları hem de yetişkinleri etkiler ve tedavi edilmezse saatler içinde ölüme neden olabilir. Bakteri ile enfekte olan kişilerin çoğunda herhangi bir bulgu gelişmez, ancak bakteriler enfeksiyondan sonra 1-10 gün boyunca dışkıda bulunur ve çevreye geri dönerek potansiyel olarak diğer insanlara bulaşır” diye konuştu.



Pirinç yıkantı suyuna dikkat


Dr. Öğr. Üyesi Bengisu Ay, “Bulgu geliştiren kişilerin çoğunluğunda hafif veya orta şiddette bulgular görülürken, azınlıkta şiddetli dehidratasyonla (vücudun aşırı susuz kalması) birlikte akut sulu ishal gelişir. En sık belirtiler ‘Pirinç yıkantı suyu’ şeklinde sulu dışkı, kusma, susuzluk, bacak krampları, huzursuzluktur. Bu durum tedavi edilmezse ölüme yol açabilir. Kolera endemik veya salgın halinde olabilir. Kolera endemik bölgesi, son 3 yıl içinde yerel bulaşma kanıtıyla birlikte doğrulanmış kolera vakalarının tespit edildiği bir alandır (vakaların başka bir yerden ithal edilmediği anlamına gelir). Hem endemik olduğu ülkelerde hem de koleranın düzenli olarak görülmediği ülkelerde kolera salgını ortaya çıkabilmektedir. Salgınlar su kaynaklı, kirlenmiş besin kaynaklı ve az pişmiş deniz ürünleri kaynaklı olabilir. Kolera bulaşması, temiz suya ve sanitasyon tesislerine yetersiz erişimle yakından bağlantılıdır. Tipik risk altındaki alanlar arasında şehir çevresindeki gecekondu mahalleleri ve ülke içinde yerinden edilmiş kişiler veya mültecilere yönelik kamplar yer alır” ifadelerini kullandı.



2020 yılında 323 bin 369 vaka bildirildi


Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bildirilen kolera vakalarının sayısının son birkaç yılda yükseldiğine dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Bengisu Ay, şöyle devam etti:


“2020 yılında 24 ülkeden 323 bin 369 vaka arasında 857 ölüm bildirilmiştir. Yiyecek ve içeceklerin dışkı ile kirlenmesini önlemek, kanalizasyon sistemlerinin yeterli olması, içme ve kullanma sularının temiz ve mikroptan arındırılmış olması, tüketilen gıdaların hijyen kurallarına uygun olarak hazırlanması, kişisel temizlik ve el yıkamaya önem verilmesi hastalığın önlenmesi için yeterlidir. Hastalıktan korunmak için ağız yoluyla uygulanan aşı mevcuttur. Şiddetli akut sulu ishal ile başvuran hastalarda klinik şüphe ile alınan dışkı örneklerinde V. cholerae’nin tanımlanmasıyla hastalık doğrulanır.”



Tedaviye hızlı erişim çok önemli


Dr. Öğr. Üyesi Bengisu Ay, tedavisi kolay bir hastalık olan koleranın bildirimi zorunlu olduğuna değinerek, şu bilgileri verdi:


“İnsanların çoğunluğu, kaybedilen mineralleri karşılayacak oral rehidratasyon solüsyonu (ORS) adı verilen karışımın derhal uygulanmasıyla başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Ciddi derecede susuz kalmış hastalar şok riski altındadır ve damar içi sıvıların hızlı bir şekilde uygulanmasını gerektirir. Bu hastalara ayrıca ishalin süresini kısaltmak, ihtiyaç duyulan sıvılarının hacmini azaltmak ve dışkıda V. cholerae atılımının miktarını ve süresini kısaltmak için uygun antibiyotikler de verilir. Kolera salgını sırasında tedaviye hızlı erişim çok önemlidir. Damar içi sıvı ve 24 saat bakım sağlayabilen daha büyük tedavi merkezlerine ek olarak ORS ulaşılabilir olmalıdır. Erken ve uygun tedavi ile vaka ölüm oranı yüzde 1’in altında kalacaktır. Çinko, 5 yaşın altındaki çocuklar için önemli bir yardımcı tedavidir; bu aynı zamanda ishalin süresini de azaltır ve akut sulu ishalin diğer nedenlerinin gelecekte ortaya çıkmasını önleyebilir. Emzirmenin de teşvik edilmesi gerekmektedir.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER