© Baykuş Haber

Leke tedavisinde en önemli adım güneşten korunmak

YAZ AYLARINDA GÜNEŞTEN KORUNMANIN CİLT SAĞLIĞI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU BELİRTEN ACIBADEM ESKİŞEHİR HASTANESİ DERMATOLOJİ UZMANI DR. NİHAN YÜKSEL ÇANAKÇI, KONUYLA İLGİLİ BİLGİLENDİRMEDE BULUNDU.

Yaz aylarında güneşten korunmanın cilt sağlığı için çok önemli olduğunu belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Nihan Yüksel Çanakçı, konuyla ilgili bilgilendirmede bulundu.



“Güneş sadece lekeye ve yaşlanmaya değil, cilt kanserine de yol açıyor”


Cilt lekelerinin tedavisinde birinci ve en önemli basamağın ‘güneşten korunmak’ olduğuna dikkat çeken Dermatolog Dr. Nihan Yüksel Çanakçı, güneş ışınlarının leke, yaşlılık, yanık ve alerjik reaksiyonların yanısıra cilt kanserine de neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu.


Acıbadem Eskişehir Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Nihan Yüksel Çanakçı güneş lekeleri hakkında bilgi verdi. Lekenin ‘Güneş, travma, genetik ve hormonal faktörler gibi tetikleyiciler nedeniyle deri üzerinde oluşmuş kalıcı veya geçici olabilen renk değişikliği’ olarak tanımlandığını belirten Dr. Çanakçı, lekelerin, kliniğine ve oluşum mekanizmasına göre sınıflandırılıp tedavi edildiğini dile getirdi. Genetik yatkınlığa bağlı olarak yüzün orta hattında veya tamamında oluşan küçük sütlü kahverengi lekelenmelere çil (efelid) denildiğini ifade eden Dr. Çanakçı, özellikle açık ten, saç ve göz rengine sahip bireylerde çocukluk yaşlarından itibaren görülen çillerin yaz aylarında renginin ve sayısının artmasının tipik bir durum olduğunu anlattı.



“Güneş lekeleri 30’lu 40’lı yaşlarda oluşur”


Yüz, boyun, sırt, dekolte ve el sırtı gibi güneş ışınlarına fazla maruz kalan yerlerde düzensiz kenarlı, farklı boyutlarda irili ufaklı oluşan kahverengi lekelere ise ‘güneş lekesi (solar lentigo)’ denildiğini belirten Dr. Çanakçı, bu güneş lekelerinin 30’lu 40’lı yaşlarda, güneşe uzun süre korunmasız maruziyet sonrasında geliştiğini ifade etti. Benzer şekilde 50’li 60’lı yaşlarda deride lipofuskin birikimi sonucu gelişen lekelenmelere yaşlılık lekesi (lentigo) adı verildiğine değinen Dr. Çanakçı “Deride bir hasar veya inflamasyona bağlı oluşmuş kahverengi-mor renk değişikliklerin ‘postinflamatuvar hiperpigmentasyon’ olarak adlandırılır. Herhangi bir travma, yara, akne, mantar, ekzema, yanık veya enfeksiyon bu duruma neden olabilir. Deri tipi koyu olan bireylerde daha sık görülür. Melasma ise yüzün genellikle alın, burun, yanak gibi orta hattında bulunan açık veya koyu kahverengi yamalar şeklinde görülen kronik seyirli bir cilt hastalığıdır. Özellikle deri tipi koyu olan orta yaşlı kadınlarda daha sık görülür. Oluşumunda güneş ışınlarına maruziyet en önemli risk faktörüdür. Bununla beraber genetik yatkınlık, hormonal bozukluklar veya tedaviler (doğum kontrol hapları), gebelik, cildi güneşe karşı duyarlandıran ilaç veya kozmetik ürünü kullanımı da leke oluşumuna neden olan diğer unsurlardır” diye konuştu.



“Yaz-kış düzenli olarak güneş koruyucu krem kullanılmalı”


Lekenin çok özellikli ve zor bir durum olduğunun altını çizen Dr. Çanakçı, her leke ve her cildin farklı olduğunu; bu nedenle leke tedavisinin mutlaka dermatolog kontrolünde planlanması ve uygulanması gerektiğini vurguladı. Leke tedavisinde birinci ve en önemli basamağın ‘güneşten korunmak’ olduğuna işaret eden Dr. Çanakçı, “Yaz-kış düzenli olarak güneş koruyucu krem kullanılmalı; kışın 3-4 saatte bir, yazın 2 saatte bir tazelenmeli. Bununla beraber mutlaka şapka ve güneş gözlüğü kullanılmalı, güneşin ve sıcağın yoğun olduğu saat dilimlerinde kapalı alanda veya gölgede oturulmalı, uygun kıyafetler ile lekeli bölge fiziksel olarak da korunmalı. Günlük bakıma leke açıcı içeriğe sahip ürünler eklemek lekenin tedavisini hızlandırır. Ancak leke açıcı ürünler mutlaka dermatolog kontrolünde kullanılmalıdır. Dirençli lekelere kış aylarında kimyasal peelingler ve lazer tedavileri uygulanabilir” dedi.



“Güneş ışınları, cilt kanserine de neden oluyor”


Tüm canlılar ve doğa için ana yaşam kaynaklarından olan güneşin, son dönemde çevre kirliliğinin de artması ve ozon tabakasındaki hasarlar nedeniyle Ultraviyole (UV) ışınlarının dünyamıza daha az filtre edilerek daha yoğun şekilde ulaştığından bahseden Dr. Çanakçı, bu durumun da güneşin hem doğaya hem de insan bedenine, en çok da direkt temas halindeki cildi olumsuz etkilediğini söyledi. Güneş ışınlarının lekeye, yaşlılığa, yanık ve alerjik reaksiyonlara neden olmasının yanında birçok cilt kanserine de neden olduğunu vurgulayan Dr. Çanakçı şunları ifade etti;


“Uzun süre güneşin altında çalışmak, güneşlenmek ve solaryum gibi yoğun UV maruziyeti hücresel hasara ve mutasyonlara neden olur. Bu mutasyonlar kontrolsüz hücre çoğalması ve insanda en sık görülen kanser türü olan cilt kanseri gelişimi ile sonuçlanır. Bazı cilt kanserleri küçük alanda kendini sınırlayıcı niteliktedir ancak bazıları hızlı ilerleme ve yüksek metastaz riskine sahiptir. Bu nedenle güneşten korunmak çok önemlidir.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER