© Baykuş Haber

”Pandeminin etkisiyle sosyal anksiyete arttı”

İSTANBUL, (DHA) - Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Gamze Ergil, ”Geçmişte sosyal fobi olarak da tanımlanan sosyal anksiyete bozukluğu, genellikle ergenlik döneminde başlayan, uzun süreli, çeşitli sosyal ortamlarda yoğun kaygı ve korku hissetme ile karakterize bir rahatsızlık olarak biliniyor. Sosyal anksiyete bozukluğu iş hayatını, günlük aktiviteleri de etkiliyor. Pandemi sürecinden sonra sosyal anksiyete bozukluğu arttı” dedi. Medicana Ataşehir Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Gamze Ergil, sosyal anksiyete bozukluğu hakkında bilgi verdi. Dr. Ergil, “Sosyal anksiyete bozukluğu; utangaçlık ya da içine kapanık olmak olmaktan çok daha öte bir durumu ifade eder ve kişinin okul ya da iş hayatını, özgüvenini hatta günlük aktivitelerini bile ciddi şekilde bozarak strese neden olabilir” diye konuştu. FİZİKSEL BELİRTİLERİ DE OLUYOR Sosyal anksiyete bozukluğunun belirtilerini anlatan Uzm. Dr. Ergil, “Yeni insanlarla tanışmak, telefonda konuşmak, alışveriş yapmak, başkalarının yanında yemek yemek gibi günlük aktivitelerde kaygılanmak, sunum yapmak, performans göstermek gibi durumlar bazı kişilerde fiziksel belirtilere neden olabilir. Bu durumda bireylerde kızarma, terleme, ellerde ya da seste titreme, çarpıntı görülebilir. Kişiler yaşadığı bu belirtilerin başkaları tarafından fark edileceğinden kaygı duyabilir ve bu nedenle sosyal ortamlardan kaçınabilir. Başlangıçta sadece sunum yapmaktan kaçınma, bir süre sonra derslere girmeme, okula gitmekten kaçınma, iş değiştirme hatta tamamen bırakma, evden çıkamama durumuna kadar gidecek tablolara sebep olabilir. Zaman geçtikçe erteleme, özgüvende azalma, başarısızlık duygusu öyle bir kısır döngüye sebep olabilir ki çoğu zaman hastalar ikincil depresyon belirtileri nedeniyle tedaviye başvurabilirler” ifadelerini kullandı. KOVID-19’DAN SONRA ARTIŞ GÖSTERDİ Uzm. Dr. Ergil şöyle devam etti: “Kovid-19 pandemisi de günlük rutinlerimizde yarattığı kısıtlılıklar ve sosyal izolasyon nedeniyle sosyal anksiyete ile ilişkili risk faktörlerini maalesef ki artırmış görünüyor. Özellikle genç popülasyonda okula devam edememe, yaşıtlarıyla vakit geçirememe, sosyalleşememe, belki uzun bir süre çalışma arkadaşlarıyla yüz yüze gelememe ya da işe başlayamama gibi durumlar bir kuşağın sosyal yetilerini etkiledi. Öncesinde halihazırda sosyal anksiyetesi ile baş etmeye çalışanların ise alanını daraltarak baş etme güçlerini zayıflatıp belirtilerin şiddetlenmesi için onları daha hassas bir hale getirdi.” TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR BOZUKLUK Sosyal anksiyete tedavi edilebilir bir bozukluk olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ergil, “Kişinin hayatını bu kadar derinden etkileyebilen bir bozuklukta hastaların kaçınma davranışı tedavinin de gecikmesine neden olabilir. Psikoterapi ve antidepresan kullanımı temel tedavi seçenekleridir. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi, hastaların korktukları durumlarla yüzleşmelerine ve etkili baş etme stratejileri geliştirmelerine yardımcı olur” dedi.      

İSTANBUL, (DHA) - Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Gamze Ergil, "Geçmişte sosyal fobi olarak da tanımlanan sosyal anksiyete bozukluğu, genellikle ergenlik döneminde başlayan, uzun süreli, çeşitli sosyal ortamlarda yoğun kaygı ve korku hissetme ile karakterize bir rahatsızlık olarak biliniyor. Sosyal anksiyete bozukluğu iş hayatını, günlük aktiviteleri de etkiliyor. Pandemi sürecinden sonra sosyal anksiyete bozukluğu arttı" dedi.

Medicana Ataşehir Hastanesi'nden Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Gamze Ergil, sosyal anksiyete bozukluğu hakkında bilgi verdi. Dr. Ergil, “Sosyal anksiyete bozukluğu; utangaçlık ya da içine kapanık olmak olmaktan çok daha öte bir durumu ifade eder ve kişinin okul ya da iş hayatını, özgüvenini hatta günlük aktivitelerini bile ciddi şekilde bozarak strese neden olabilir" diye konuştu.

FİZİKSEL BELİRTİLERİ DE OLUYOR

Sosyal anksiyete bozukluğunun belirtilerini anlatan Uzm. Dr. Ergil, “Yeni insanlarla tanışmak, telefonda konuşmak, alışveriş yapmak, başkalarının yanında yemek yemek gibi günlük aktivitelerde kaygılanmak, sunum yapmak, performans göstermek gibi durumlar bazı kişilerde fiziksel belirtilere neden olabilir. Bu durumda bireylerde kızarma, terleme, ellerde ya da seste titreme, çarpıntı görülebilir. Kişiler yaşadığı bu belirtilerin başkaları tarafından fark edileceğinden kaygı duyabilir ve bu nedenle sosyal ortamlardan kaçınabilir. Başlangıçta sadece sunum yapmaktan kaçınma, bir süre sonra derslere girmeme, okula gitmekten kaçınma, iş değiştirme hatta tamamen bırakma, evden çıkamama durumuna kadar gidecek tablolara sebep olabilir. Zaman geçtikçe erteleme, özgüvende azalma, başarısızlık duygusu öyle bir kısır döngüye sebep olabilir ki çoğu zaman hastalar ikincil depresyon belirtileri nedeniyle tedaviye başvurabilirler" ifadelerini kullandı.

KOVID-19'DAN SONRA ARTIŞ GÖSTERDİ

Uzm. Dr. Ergil şöyle devam etti:

“Kovid-19 pandemisi de günlük rutinlerimizde yarattığı kısıtlılıklar ve sosyal izolasyon nedeniyle sosyal anksiyete ile ilişkili risk faktörlerini maalesef ki artırmış görünüyor. Özellikle genç popülasyonda okula devam edememe, yaşıtlarıyla vakit geçirememe, sosyalleşememe, belki uzun bir süre çalışma arkadaşlarıyla yüz yüze gelememe ya da işe başlayamama gibi durumlar bir kuşağın sosyal yetilerini etkiledi. Öncesinde halihazırda sosyal anksiyetesi ile baş etmeye çalışanların ise alanını daraltarak baş etme güçlerini zayıflatıp belirtilerin şiddetlenmesi için onları daha hassas bir hale getirdi."

TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR BOZUKLUK

Sosyal anksiyete tedavi edilebilir bir bozukluk olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ergil, “Kişinin hayatını bu kadar derinden etkileyebilen bir bozuklukta hastaların kaçınma davranışı tedavinin de gecikmesine neden olabilir. Psikoterapi ve antidepresan kullanımı temel tedavi seçenekleridir. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi, hastaların korktukları durumlarla yüzleşmelerine ve etkili baş etme stratejileri geliştirmelerine yardımcı olur" dedi.

 

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER