© Baykuş Haber

Uzmanı uyarıyor: Günde 3 kereden fazla asitli gıda diş erozyonunu 37 kat artırıyor

Tuçe GÖLCÜ-Burak KESKİNCİ/ İSTANBUL, (DHA)- Türkiye ve dünya genelinde diş erozyonunun arttığına dikkati çeken Türk Restoratif Diş Hekimliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Can, “Diş erozyonunun çocuk ve genç grubunda yüzde 30 ile yüzde 70, erişkin grupta ise yüzde 25 ile yüzde 45 arasında olduğunu görüyoruz. Günde 3 kereden fazla asitli yiyecek ve içecek tüketildiğinde diş erozyonunun oluşma riski 37 kat artıyor” dedi. Türk Restoratif Diş Hekimliği Derneği ve aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Esra Can, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ve Ağız Diş Sağlığı Haftası vesilesiyle, son yıllarda her yaş grubundan pek çok kişinin diş sağlığını tehdit eden unsurlardan biri olan diş erozyonu ile ilgili bilgi verdi. “İLK BELİRTİ DİŞLERDE HASSASİYET” Prof. Dr. Esra Can, “Diş erozyonunu, süt ve sürekli dişlerde kimyasal etkenlerle meydana gelen, dişlerin geri dönüşümsüz ve ilerleyici madde kaybı olarak tanımlayabiliriz. Erozyonda önemli olan faktör kimyasal, çürükteki gibi mikroorganizma etkisi söz konusu değil” dedi. Diş erozyonunda ilk olarak hassasiyet oluştuğunu belirten Prof. Dr. Can, “Arkasından dişlerde matlaşma, renklenme, ilerlemesiyle beraber de dişlerin kesici kenarlarında çukurlaşma, aşınma ve dişlerin şeklinin bozulmasıyla estetik sorunlar meydana gelir. Koruyucu önlemler alınmadığında ilerleyen erozyon daha sonra fonksiyonla ilgili problemlere de neden olur. Erozyon ilerleyici özellik gösteren patolojik bir aşınmadır” dedi. “ÇOCUKLAR VE GENÇLERDE DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR” Çocuklarda ve gençlerde diş erozyonunun daha fazla görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Can, “Son dönemlerde yapılan araştırmalar, Türkiye’de ve dünyada diş erozyonunun sıklığının arttığını göstermektedir. Diş erozyonunun sıklığı çocuk ve genç grubunda yüzde 30 ile yüzde 70, erişkin grupta ise yüzde 25 ile yüzde 45 arasında görülüyor. Bu aslında bize çok önemli bir bilgi veriyor. Çocuklarımız ve gençlerimiz bizden daha fazla erozyona maruz kalıyor ve bu da onların erişkin döneminde daha fazla erozyonla ilgili dental problemlerle karşılaşacağını göstermektedir” diye konuştu. “ÇOCUKLAR VE VEGANLAR DİKKAT” Prof. Dr. Esra Can, diş erozyonunun nedenleriyle ilgili şu bilgileri veriyor: “Erozyon pek çok faktörün kombinasyonundan kaynaklanan patolojik bir problemdir… Sağlıklı beslenme alışkanlıkları nedeniyle meyve ve meyve sularının daha fazla tüketilmesi ile vegan diyet erozyon nedenleri arasında sayılabilir. Çocuklar ve gençler fazla gazlı içecek içtiklerinden, sporcular da sıklıkla enerji içeceklerini tükettiğinden erozyona maruz kalıyorlar. Meyveli sodalar ve kullandığımız ilaçlar da erozyona neden olabiliyor. Örneğin, C vitamini çiğneme tabletleri, astım hastalarının kullandıkları spreyler, efervesan ilaçlar erozyona neden oluyor. Tükürüğün azalmasına neden olan her türlü faktör, antihipertansif ve antidepresan ilaçlar da erozyona sebep olabiliyor. Baş ve boyun bölgesinde radyoterapi alan hastalarda biz oldukça sık erozyon görebiliyoruz. Ayrıca reflü, kusmayla seyreden yeme bozuklukları ve kronik alkolizm de birebir hastalık kaynaklı erozyona neden olan faktörler olarak karşımıza çıkabiliyor.” “BAZI MESLEKLERDE DİŞ EROZYONU DAHA FAZLA MEYDANA GELİYOR” Bazı meslek gruplarında erozyona yatkınlığın arttığını vurgulayan Prof. Dr. Esra Can, “Örneğin profesyonel sporcular. Onlar çok fazla enerji içecekleri içiyorlar ve asidik yapıda olan bu içecekler erozyona neden oluyor. Aynı durum profesyonel yüzücüler için de geçerli. Havuzları dezenfekte edebilmek için kullanılan maddeler suyu asidik hale getirebiliyor ve bu da yüzücülerin ön dişlerinde erozyona yol açabiliyor. Erozyona maruz kalan bir meslek grubu daha var ki; onlar da laborantlar… Pipetle asitleri çektikleri zaman dişleri direkt asitlere maruz kalıyor” diye konuştu. “ÖĞÜN ARASINDA BUNLARI TÜKETMEYİN” Diş erozyonunu hem birey olarak hem de diş hekimi vasıtasıyla önlemenin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Can, şunları kaydetti: “Önce birey olarak erozyonun oluşmasını engellememiz gerekiyor. Örneğin, asidik yiyecek ve içeceklerin sıklığını azaltabiliriz. Günde 3 kereden fazla asidik yiyecek ve içecek tükettiğimiz zaman erozyonun oluşma riski 37 kat artıyor, bu oran o kadar yüksek ki. Bu içecek ve yiyecekleri öğünlerle sınırlayabiliriz, çünkü öğünlerde tükürük salgımız artar ve böylece erozyon faktörü ortadan kalkar. Öğün arasında tükürük salgımız az olduğu için asidik yiyecek ve içecekleri tüketmemeliyiz. Asitli içecekleri ağızda gezdirmek yerine hızlıca yutmalı veya pipetle içmeli, içtikten sonra ağzımızı su ile çalkalamalı ya da su içmeliyiz. Özellikle gece yatarken meyve yememeliyiz. Asidik yiyeceklerden sonra hemen dişlerimizi fırçalamamalıyız. Asidik içecekleri soğutarak içmeliyiz. Öğünlerden hemen sonra değil, 30 dakika sonra dişlerimizi fırçalamalıyız. Dişler fırçalandıktan sonra temiz diş yüzeylerinde erozyona neden olacak meyve, meyve suları, meyveli soda, gazlı içecekleri kullanmamalıyız. Özellikle çocukların meyveleri emerek yemesi erozyonu arttırır, ısırarak yemeleri için teşvik etmeliyiz. Dişlerde erozyon, matlaşma ve renklenme varsa bu durumdan korunmak için öğün arasında ağız ortamını nötralize edici şeyleri yapabiliriz. Örneğin su içebiliriz veya süt ve peynir ürünleri yiyebiliriz. Dişlerinde erozyon olan bireyler, ağızlarındaki diş renklenmelerini ve koyu rengi açmak için beyazlatıcı diş macunu kullanıyorlarsa, zaten kimyasal etkilerle yumuşamış olan mine yüzeyini daha fazla aşındırır ve daha fazla madde kaybına yol açar.” “YÜKSEK KONSANTRASYONLU FLORÜR İÇEREN JEL VE VERNİKLERİ UYGULUYORUZ” “Aktif erozyon teşhis edildikten sonra öncelikle diş hekimi tarafından erozyonun etken faktörünün belirlenmesi gerekir” diyen Prof. Dr. Esra Can, sözlerini şöyle sürdürdü: “Etkeni bulup, hastada davranış değişikliğini oluşturduktan sonra diş hekimi olarak biz, o yumuşamış olan mine ve dentin yüzeylerine yüksek konsantrasyonlu florür içeren jel ve vernikleri uyguluyoruz. Bu, o bölgeyi sertleştirirken aynı zamanda olabilecek asit ataklarına karşı o bölgenin direncini da arttırır. Hastalara bize yardımcı olmaları için evde yüksek konsantrasyonlu florürlü diş macunu, kullanmalarını tavsiye ediyor, aktif erozyon varlığında yumuşak diş fırçası, yüksek konsantrasyonlu florürün yanı sıra potasyum nitrat, amorf kalsiyum fosfat gibi içeriklere sahip diş macunları ve kremlerini kullanmalarını öneriyoruz.” “RESTORATİF İŞLEMLERE GEÇMEMİZ GEREKİYOR” Dental erozyonun çok ileri boyutlara gelebildiğini söyleyen Prof. Dr. Can, “Mine aşındıktan sonra, dentin açığa çıktığı zaman erozyonda çok hızlı ilerleme gerçekleşiyor. Bu durumda biz hastalarımızı artık sadece koruyucu işlemlerle koruyamıyoruz ve restoratif işlemlere geçmemiz gerekiyor. Çok ilerleyen dental erozyonda dişlerin çiğneyici yüzeylerinde fincan şeklinde aşınmalar meydana geliyor ve bunlar daha da ilerlediğinde hastanın dikey boyutu ve yüzünün alt bölümünde yükseklik azalıyor. Hasta hassasiyetten ve besinleri yeterli ezememesinden dolayı çiğneme fonksiyonunu etkin bir şekilde gerçekleştiremiyor” dedi.

Tuçe GÖLCÜ-Burak KESKİNCİ/ İSTANBUL, (DHA)- Türkiye ve dünya genelinde diş erozyonunun arttığına dikkati çeken Türk Restoratif Diş Hekimliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Esra Can, “Diş erozyonunun çocuk ve genç grubunda yüzde 30 ile yüzde 70, erişkin grupta ise yüzde 25 ile yüzde 45 arasında olduğunu görüyoruz. Günde 3 kereden fazla asitli yiyecek ve içecek tüketildiğinde diş erozyonunun oluşma riski 37 kat artıyor” dedi.

Türk Restoratif Diş Hekimliği Derneği ve aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Esra Can, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ve Ağız Diş Sağlığı Haftası vesilesiyle, son yıllarda her yaş grubundan pek çok kişinin diş sağlığını tehdit eden unsurlardan biri olan diş erozyonu ile ilgili bilgi verdi.

“İLK BELİRTİ DİŞLERDE HASSASİYET”

Prof. Dr. Esra Can, “Diş erozyonunu, süt ve sürekli dişlerde kimyasal etkenlerle meydana gelen, dişlerin geri dönüşümsüz ve ilerleyici madde kaybı olarak tanımlayabiliriz. Erozyonda önemli olan faktör kimyasal, çürükteki gibi mikroorganizma etkisi söz konusu değil” dedi. Diş erozyonunda ilk olarak hassasiyet oluştuğunu belirten Prof. Dr. Can, “Arkasından dişlerde matlaşma, renklenme, ilerlemesiyle beraber de dişlerin kesici kenarlarında çukurlaşma, aşınma ve dişlerin şeklinin bozulmasıyla estetik sorunlar meydana gelir. Koruyucu önlemler alınmadığında ilerleyen erozyon daha sonra fonksiyonla ilgili problemlere de neden olur. Erozyon ilerleyici özellik gösteren patolojik bir aşınmadır” dedi.

“ÇOCUKLAR VE GENÇLERDE DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR”

Çocuklarda ve gençlerde diş erozyonunun daha fazla görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Can, “Son dönemlerde yapılan araştırmalar, Türkiye’de ve dünyada diş erozyonunun sıklığının arttığını göstermektedir. Diş erozyonunun sıklığı çocuk ve genç grubunda yüzde 30 ile yüzde 70, erişkin grupta ise yüzde 25 ile yüzde 45 arasında görülüyor. Bu aslında bize çok önemli bir bilgi veriyor. Çocuklarımız ve gençlerimiz bizden daha fazla erozyona maruz kalıyor ve bu da onların erişkin döneminde daha fazla erozyonla ilgili dental problemlerle karşılaşacağını göstermektedir” diye konuştu.

“ÇOCUKLAR VE VEGANLAR DİKKAT”

Prof. Dr. Esra Can, diş erozyonunun nedenleriyle ilgili şu bilgileri veriyor:

“Erozyon pek çok faktörün kombinasyonundan kaynaklanan patolojik bir problemdir… Sağlıklı beslenme alışkanlıkları nedeniyle meyve ve meyve sularının daha fazla tüketilmesi ile vegan diyet erozyon nedenleri arasında sayılabilir. Çocuklar ve gençler fazla gazlı içecek içtiklerinden, sporcular da sıklıkla enerji içeceklerini tükettiğinden erozyona maruz kalıyorlar. Meyveli sodalar ve kullandığımız ilaçlar da erozyona neden olabiliyor. Örneğin, C vitamini çiğneme tabletleri, astım hastalarının kullandıkları spreyler, efervesan ilaçlar erozyona neden oluyor. Tükürüğün azalmasına neden olan her türlü faktör, antihipertansif ve antidepresan ilaçlar da erozyona sebep olabiliyor. Baş ve boyun bölgesinde radyoterapi alan hastalarda biz oldukça sık erozyon görebiliyoruz. Ayrıca reflü, kusmayla seyreden yeme bozuklukları ve kronik alkolizm de birebir hastalık kaynaklı erozyona neden olan faktörler olarak karşımıza çıkabiliyor.”

“BAZI MESLEKLERDE DİŞ EROZYONU DAHA FAZLA MEYDANA GELİYOR”

Bazı meslek gruplarında erozyona yatkınlığın arttığını vurgulayan Prof. Dr. Esra Can, “Örneğin profesyonel sporcular. Onlar çok fazla enerji içecekleri içiyorlar ve asidik yapıda olan bu içecekler erozyona neden oluyor. Aynı durum profesyonel yüzücüler için de geçerli. Havuzları dezenfekte edebilmek için kullanılan maddeler suyu asidik hale getirebiliyor ve bu da yüzücülerin ön dişlerinde erozyona yol açabiliyor. Erozyona maruz kalan bir meslek grubu daha var ki; onlar da laborantlar… Pipetle asitleri çektikleri zaman dişleri direkt asitlere maruz kalıyor” diye konuştu.

“ÖĞÜN ARASINDA BUNLARI TÜKETMEYİN”

Diş erozyonunu hem birey olarak hem de diş hekimi vasıtasıyla önlemenin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Can, şunları kaydetti:

“Önce birey olarak erozyonun oluşmasını engellememiz gerekiyor. Örneğin, asidik yiyecek ve içeceklerin sıklığını azaltabiliriz. Günde 3 kereden fazla asidik yiyecek ve içecek tükettiğimiz zaman erozyonun oluşma riski 37 kat artıyor, bu oran o kadar yüksek ki. Bu içecek ve yiyecekleri öğünlerle sınırlayabiliriz, çünkü öğünlerde tükürük salgımız artar ve böylece erozyon faktörü ortadan kalkar. Öğün arasında tükürük salgımız az olduğu için asidik yiyecek ve içecekleri tüketmemeliyiz. Asitli içecekleri ağızda gezdirmek yerine hızlıca yutmalı veya pipetle içmeli, içtikten sonra ağzımızı su ile çalkalamalı ya da su içmeliyiz. Özellikle gece yatarken meyve yememeliyiz. Asidik yiyeceklerden sonra hemen dişlerimizi fırçalamamalıyız. Asidik içecekleri soğutarak içmeliyiz. Öğünlerden hemen sonra değil, 30 dakika sonra dişlerimizi fırçalamalıyız. Dişler fırçalandıktan sonra temiz diş yüzeylerinde erozyona neden olacak meyve, meyve suları, meyveli soda, gazlı içecekleri kullanmamalıyız. Özellikle çocukların meyveleri emerek yemesi erozyonu arttırır, ısırarak yemeleri için teşvik etmeliyiz. Dişlerde erozyon, matlaşma ve renklenme varsa bu durumdan korunmak için öğün arasında ağız ortamını nötralize edici şeyleri yapabiliriz. Örneğin su içebiliriz veya süt ve peynir ürünleri yiyebiliriz. Dişlerinde erozyon olan bireyler, ağızlarındaki diş renklenmelerini ve koyu rengi açmak için beyazlatıcı diş macunu kullanıyorlarsa, zaten kimyasal etkilerle yumuşamış olan mine yüzeyini daha fazla aşındırır ve daha fazla madde kaybına yol açar.”

“YÜKSEK KONSANTRASYONLU FLORÜR İÇEREN JEL VE VERNİKLERİ UYGULUYORUZ”

“Aktif erozyon teşhis edildikten sonra öncelikle diş hekimi tarafından erozyonun etken faktörünün belirlenmesi gerekir” diyen Prof. Dr. Esra Can, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Etkeni bulup, hastada davranış değişikliğini oluşturduktan sonra diş hekimi olarak biz, o yumuşamış olan mine ve dentin yüzeylerine yüksek konsantrasyonlu florür içeren jel ve vernikleri uyguluyoruz. Bu, o bölgeyi sertleştirirken aynı zamanda olabilecek asit ataklarına karşı o bölgenin direncini da arttırır. Hastalara bize yardımcı olmaları için evde yüksek konsantrasyonlu florürlü diş macunu, kullanmalarını tavsiye ediyor, aktif erozyon varlığında yumuşak diş fırçası, yüksek konsantrasyonlu florürün yanı sıra potasyum nitrat, amorf kalsiyum fosfat gibi içeriklere sahip diş macunları ve kremlerini kullanmalarını öneriyoruz.”

“RESTORATİF İŞLEMLERE GEÇMEMİZ GEREKİYOR”

Dental erozyonun çok ileri boyutlara gelebildiğini söyleyen Prof. Dr. Can, “Mine aşındıktan sonra, dentin açığa çıktığı zaman erozyonda çok hızlı ilerleme gerçekleşiyor. Bu durumda biz hastalarımızı artık sadece koruyucu işlemlerle koruyamıyoruz ve restoratif işlemlere geçmemiz gerekiyor. Çok ilerleyen dental erozyonda dişlerin çiğneyici yüzeylerinde fincan şeklinde aşınmalar meydana geliyor ve bunlar daha da ilerlediğinde hastanın dikey boyutu ve yüzünün alt bölümünde yükseklik azalıyor. Hasta hassasiyetten ve besinleri yeterli ezememesinden dolayı çiğneme fonksiyonunu etkin bir şekilde gerçekleştiremiyor” dedi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER