Yargıtay’dan dönen FETÖ’nün Atatürk Havalimanı’nı işgal girişimi davasında karar

Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden görülen 15 Temmuz darbe teşebbüsü davasında mahkeme kararını açıkladı. Mahkeme, 19 sanığa "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçundan ayrı ayrı müebbet hapis cezası verdi. 22 sanık ise "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Ayrıca, darbe gecesi 17 yaşındaki Mahir Ayabak'ın şehit edilmesine ilişkin 3 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.

Davada bir kısım sanıklar tutuklu olarak duruşmaya getirilirken, diğerleri Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Şikayetçiler ve taraf avukatları da duruşma salonunda hazır bulundu.

Mahkeme kararını açıklarken, 19 sanığın "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçundan müebbet hapis ile cezalandırılmasına karar verdi. 22 sanığın ise "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan 12 yıl 6'şar ay hapis cezası aldı.

Eski Başçavuş Aslan Özkan, eski sözleşmeli er Muhammed Ömer Saldanlı ve Yasin Keçeli ise 17 yaşındaki şehit Mahir Ayabak'a karşı "Kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ayrıca, bu sanıklar 4 farklı kişiye karşı işledikleri "Kasten öldürmeye teşebbüs etme" suçundan da ayrı ayrı toplam 57'şer yıl hapis cezası aldılar. Yasin Keçeli'ye ise aynı suçtan toplam 52 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Davanın geçmişine bakıldığında, daha önce verilen kararlardan farklı olarak, bazı sanıkların beraat ettiği ve bazı sanıklara daha hafif cezalar verildiği görülüyor. Bu yeni kararlar, davanın sonucunu değiştirmiş gibi görünüyor.

Duruşma sonrasında şehit Mahir Ayabak'ın ablası, mahkeme kararının içlerine su serpmediğini belirtti. Ayrıca, davanın gelecekteki benzer olayları önlemek için bir örnek teşkil etmesini umduklarını ifade etti. Davanın tarafları arasında gerginlikler yaşandığı ve tehditlerin olduğu da belirtildi.

Bu kararlar, Türkiye'deki 15 Temmuz darbe girişiminin yargı sürecinin bir parçası olarak önemli bir gelişmeyi temsil ediyor. Davanın sonucu, Türkiye'de darbe girişimlerinin cezalandırılmasının ve demokratik süreçlerin korunmasının ne kadar ciddi bir şekilde ele alındığını gösteriyor.