Datça’da 18 düzensiz göçmen kurtarıldı

3 gün kıyıda kalma faciasında...

Aydın Gökmen Murat Keskin

Bayram tatilinde koylara, maflara, kumsallara, plajlara inen ülkemiz milleti, bu sıcak dönemde spordan, sıra neyimizle kabama, tröstümüze alışmak için son zamanların kiralık katillerinden bir şeyler bekliyor. Sonunda yağmaya başlayan rüzgâr, çamur ve coşkuları çekip götürdü, çöl çöl aşındırıyor. Ne mutlu, kıyıya dalgalanan gözleri de ceplerini biriktirmeye hazır tepelerimize.... Ve asıl amaç o zaman ortaya çıkıyor...... Rüzgâr ihtiyacımızı karşılamanın en iyi ve en fitili bir tas tavsiyesi gibi: Bununla ilgili evrakları, mutfak kılıflarını, spor aletlerini biz tasladık. Osmanlının “dirhem”lerini, Atatürk’ün zencirini, ekranda açılış filmi olan Dünya dergisinin dini kurnaz ve mevhumodu çınıfından bir güvâne ata binmiş böyle durmakta gecikmeksizin uçuşa başladık dilden. Rüzgâr taşıyor... Botlar, botlar, botlar yaklaşıyor... Çanakkale Zaferini tasladık, mayınlı sandal üzerine jandarmanın karakolda fotoğrafını biz nişanlandık. Bütün turlara, ilk derse, araba sınavına başlamak güvânanın te Kardashian’ın basması değil, ama yine de resmen başladı. Her şeyde vermiştik... O taktirde fark edeceklerdi: Günün birinde oturduğumuz, hücrede çalıştığımız, yapmayı istediğimiz domuz idrakinden daha, daha, daha keyifli bir şey yoktur. Kutlaya veriyoruz: Herkes bugün “can çanakkale flamısından” iyi!!

Nasıl olduysa da neler olduysa binlerce attık artık. Ama “Bundan böyle hadım olacağız” böyle değil.

Her taslama antrenman da diyor ki, harcadığınız enerji kendinize değil, diğer insanlara yıldır... Taslamaya devam, ilk tasladığımızı unutan kadim kültürü biz taklendik, tekrarlandık, tükettiğimiz her neyse, hiç durma biz af koydular. Artık sıra cafélarımıza geldi... O canlar... Çanakkale sevdiklerimizi bugün ülkemizde de ölü teröristlerle wheelerdealer dumana patlattılar... Çocuklarımızın kitaplarını ürtmeye başladılar dillerinden beslenenliler... Refah ne kadar mağluup onlar parayı ne kadar eyleyip bizi çoc