Küresel ısınma sebebiyle bu yıl Karadeniz’de deniz suyunun ani ısınması ve ani düşmesi sebebiyle balıklar, havyarlarını denize bırakamadı. Bilinçsiz avlanmanın da getirdiği sorunlar sebebiyle bu yıl Karadeniz’de balık neredeyse yok denilecek kadar azaldı.
Eylül ayında vira bismillah diyerek balık sezonuna büyük umutlarla açan balıkçılar, umduğunu bulamadı. Sezon öncesinde bazı balıkçılar ağlarını, bazıları teknelerinde yenilikte bulunurken, küresel ısınma başta olmak üzere bilinçsiz avlanmanın getirdiği sorunlar sebebiyle bu yıl balık olmadı. Küresel ısınma sebebiyle Karadeniz’de sıklıkla poyraz eserken, deniz suyunda ise ani düşmeler ve ani ısınmalar yaşandı. Deniz suyunun istenilen seviyede soğumaması balıkların havyarlarını da bırakmasına engel oldu. Zamanında havyarlarını bırakamayan balıklarda, bilinçsiz şekilde avlanınca bu yıl Karadeniz’de balık yok denilecek kadar azaldı. Mazot fiyatlarının da bir hayli yüksek olmasından dolayı balığa çıkamayan balıkçılar, Su Ürünleri Bakanlığının kurulmasını talep ederek, sorunlarına çözüm getirilmesini istedi.
“İklim değişikliği sebebiyle balıklarda 1 ay önce ya da 1 ay sonra yumurtalarını bırakmaya başladı”
Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde balıkçılıkla uğraşan Can Bağlan, “Küresel ısınmanın artmasından ötürü iklim değişiklikleri yaşandı. İklim değişikliği sebebiyle balıklarda 1 ay önce ya da 1 ay sonra yumurtalarını bırakmaya başladı. Deniz suyu ise normal sıcaklıkta değildi. Bazen çok sıcak oldu, bazen de çok soğuk oldu. Balığın yumurta bırakmasında doğal şartlar oluşmadığı içinde bazı balıklar havyarlarını bırakamadı. Birde Türkiye’nin üç tarafı denizlerle kaplı olmasına rağmen bizim bir Balıkçılık Bakanlığımızda yok. Balıkçıların sorunu üst safhada, pahalı mazot alıyoruz. İşçiliğimiz pahalı ve limanların özelleştirilerek kiraya verilmesi. Balık teknelerinin limanlara girememesi gibi balıkçıların sorunları bulunuyor. Örneğin bir balıkçı teknesinin limana girip balık boşaltması için 4-5 bin dolar para isteniyor. Şirketler balıkçılığı öldürüyor. Bu sistem ne yazık ki bizleri yetiştirme balığa yöneltiyor. Bizim üç tarafımız denizlerle kaplı olmasına rağmen çupra, somon ya da levrek yemeye yöneltiliyoruz yani alabalık üretimine yöneltiliyoruz. Bizlerin her şeyi dijital. Her balıkçı kayığına kamera sistemi kurulduğu zaman bütün sistemi takip edebiliyorsun. Bizlere olta balıkçıları tutup 2 kilo istavrit getiriyor. Bana satıyor, bende alıp tezgahıma koyuyorum. Fakat ben satarken su ürünleri gelip bana 15 bin lira ceza yazıyor. Benim bunda bir suçum yok. Bu asıl denizlerde iken engellenmesi gerekiyor. Burada tezgaha geldikten sonra değil. Bu yüzden dijital sistem kurulacak ve kayıkçılara senin kayığında bir kilo bile küçük balık bulduğumda ruhsatını iptal ederim diyecek, bakın o zaman küçük balık tutabiliyor mu? Tabii ki tutamaz. Ucuz mazot vereceksiniz, tesisat yardımında bulunacaksınız. Bunun yanı sıra su üstü ya da su altı radarlarının da hepsi kaldırılacak. Eski sisteme dönülmesi lazım. Yoksa bizler burada hiçbir şekilde balık yiyemeyiz. Şu anda kalkan, barbun ya da mezgit, çaça gibi balıkları balık yemi fabrikalarına gönderiyoruz, niye çünkü palamut ya da hamsi yok denizlerde. Kalkan balığı mesela ne yiyecek, bunları balık yemi fabrikasına gönderdiğimizde” dedi.
Deniz suyunun 14 derece olmamasından ötürü palamudun havyarlarını bırakamadığını söyleyen Can Bağlan, “Palamut balığı 2-3 yıl olursa bir yıl olmaz. Palamut balığı yani torik istediği ortamı bulamadığı zaman havyar dökmez. Deniz suyu sıcaklığı 14 derece olacak, 14 metrede gidip havyar dökeceği yeri buluyor. 30 metrede ise 15’inci metresini bulup havyarını döküyor. Deniz suyu soğuk olduğu zaman havyarını dökmez ya da sıcak olduğu zaman yine dökmez, gidip başka bir yere döker. Palamut, 3 yıl az olur, 1 yıl çok olur” diye konuştu.
“Bu yıl ne yazık ki umduğumuzu bulamadık”
Kastamonu’nun Cide ilçesinde balıkçılık yapan Bektaş Bakır ise “Karadenizli balıkçılar olarak bizler bu yıl balıktan çok umutluyduk. Bu yüzden bazılarımız ağlarını büyüttü, bazılarımız teknelerini değiştirdi. Fakat herkes hazırlıklarını yapmasına rağmen ne yazık ki umduğunu bulamadı. Bunun yanı sıra birde mazot fiyatları da bir hayli arttı. Balık var deniliyor, denk gelen tutuyor deniliyor ama balığa çıkmaz istiyorsun bu sefer mazot pahalı olduğu için balığa çıkamıyorsun. Bu yüzden şu anda bizlerde biraz daha balık avcılığı için geri planda duruyoruz. Bu yıl balıkçı ne yazık ki umduğunu bulamadı. Şu anda birçok balıkçı zarar etmiş durumda. Palamutta yok denilecek kadar var. Denk gelirsen tutabiliyorsun. Bunun içinde devamlı denizde bulunmanız gerekiyor. İmkanı olan gidiyor fakat imkanı olmayanda balığa çıkamıyor. Balığa çıkmak için bir yerlerden haber bekliyoruz yoksa balığa çıkmıyoruz. Son yıllarda mazot fiyatları arttığı için balığa çıkamıyoruz. Bizler, bir balığa çıkmak istediğimiz zaman bin ya da bin 500 lira arasında bir mazot masrafımız oluyor. Bu da bizlerin belini büküyor. Mazot fiyatları uygun olsaydı denizden gelmezdik. Öncesinde çıkıp sabaha kadar dolaşıyorduk balık peşinde fakat şimdi balığa çıkan 1 saat sonra geri geliyor. Denizde dolaşamıyorsunuz. Denizde balık ararken ilk öncelikle insan mazotu düşünüyor. Denetimlerin daha iyi yapılmasını istiyoruz. Kendimizde bir yanlışlık gördüğümüz zaman bildiriyoruz. Su Ürünleri ya da Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri denetimlerin biraz daha üstüne düşüp kaçak avcılığı ya da yasal olmayan ağ ya da balıkların tutulmasını engellemeleri gerekiyor. Avlananlar arasında boyutu tutmayan balıklarda oluyor. Bunların biraz daha denetimlerinin sık olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.
Küresel ısınmadan ötürü balık neslinin tükenme noktasına geldiğini söyleyen Bakır, “1970’li yıllarda imkansızlıklarla tutulan balık boldu. Ama şimdi cihazlar büyüdü, tekneler büyüdü. Ağlar büyüdü. Avcılıkta büyüdü. Bu yüzden günden güne artık balık nesli de tükeniyor. Buna hava muhalefeti de sebep oldu. Bu yıl balık olmamasının yüzde 50’si bilinçsiz avcılık ise yüzde 50’side küresel ısınmadan kaynaklı hava muhalefeti oluyor. Deniz suyunun sıcak gitmesi balığa etken oldu. Havyar bırakamıyor, bıraksa dahi gereken sıcaklık oluşmadığı için tutmuyor. İki ay boyunca poyraz esti Karadeniz’de, bu süre çok uzun. İklimin değişmesi de bizlere çok büyük etken. İki ay boyunca poyraz esmesi, normal değil. Boğazdan çıkıp geliyor balık, poyrazı görünce geri dönüyor Karadeniz’e gelmiyor. Şu anda durumumuz kötü, bizlerin geçimi bundan sağlanıyor. Gidişatımız iyi değil, çocuklarıma balıkçılık yaptırmayacağım, teknemi de satmayı düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.