İran ve İsrail arasında artan gerilimle tüm gözlerin çevrildiği Orta Doğu’da değişen siyaset ve güvenlik ortamı Yakın Doğu Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta ele alındı.
İsrail’in, Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluk binasına yönelik hava saldırısına misilleme olarak İran’ın da İsrail’e İHA ve füze saldırısı gerçekleştirmesinin ardından bütün gözler yeniden Orta Doğu’ya çevrildi. Bir yandan Suriye’deki iç savaş ve İsrail’in Gazze’de büyük bir yıkıma neden olan saldırıları nedeniyle zaten gergin olan bölgedeki çatışmaların daha geniş bir bölgeye yayılmasından endişe ediliyor.
Yakın Doğu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler ve Kamu Yönetimi bölümleri tarafından düzenlenen “Orta Doğu’da Değişen Siyaset ve Güvenlik Ortamı” konferansı alanın uzmanlarını bir araya getirerek bölgedeki dengeleri masaya yatırdı.
Yakın Doğu Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Urla Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nden akademisyenlerin katılımı ile gerçekleştirilen konferans, Orta Doğu’daki güncel gelişmelerin farklı boyutları ile irdelenmesine imkan tanıdı. Yakın Doğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sait Akşit moderatörlüğünde gerçekleştirilen konferansta, özellikle İsrail-Filistin savaşının neden olduğu gelişmeler, ihtimalleri ve bölgedeki yansımaları ele alındı. Konferansta, Orta Doğu’da barış sürecine yönelik adım atılabilmesi için siyasi ve ekonomik anlamda bir paradigma değişikliği yaşanması gerektiğine vurgu yapıldı. Gazze savaşında ateşkese yönelik belirsizlik devam ederken paradigma değişikliğinin çok muhtemel görülmediği ifade edilirken, böylesi bir gelişmeye ön ayak olabilecek güçlü bir uluslararası aktörün eksikliğinin altı çizildi.
Orta Doğu’yu ne bekliyor?
Yakın Doğu Üniversitesi’nde düzenlenen “Orta Doğu’da Değişen Siyaset ve Güvenlik Ortamı” konferansında; İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Tuğçe Ersoy Ceylan “7 Ekim Sonrası İsrail’in Güvenlik Sorunları ve Bölgesel İlişkiler” başlıklı konuyu ele alırken, Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. A. Ömür Atmaca “Gazze Savaşı Sonrası Filistin Güvenliği ve Dış Politikası: Zorluklar ve Beklentiler”, Yakın Doğu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nur Köprülü “Gazze Savaşı Öncesi ve Sonrası Ortadoğu’nun Yeniden/Oluşumunda Değişen Bölgesel Siyasetin Yansımaları”, Urla Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Direktörü Doç. Dr. Özüm S. Uzun “Gazze Savaşı’nın İran’ın Güvenlik ve Dış Politikasına Etkileri” ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özlem Tür “Türkiye ve Gazze Savaşı: Bölgesel İlişkiler İçin Zorluklar ve Fırsatlar” başlıklı sunumlar yaptı.
İran pozisyonunu korumaya çalışıyor
Urla Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Direktörü Doç. Dr. Özüm S. Uzun sunumunda İran’ın dış politika yaklaşımında devamlılık ve tutarlılık bulunduğunu ifade ederek, İran yönetiminin rejimini konsolide etme çabasında olduğunu vurguladı. İran’ın Orta Doğu’da Şii yoğun nüfus ve azınlıkların bulunduğu Lübnan, Irak, Bahreyn gibi bölge ülkelerinde etkinliğini sürdürme çabası güttüğünü, Amerika ve İsrail karşıtlığına dayalı bir direniş pozisyonunu güçlü tutmaya çalıştığını belirtti.
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Tuğçe Ersoy Ceylan ise sunumunda Hamas’ın saldırısının, İsrail’in teknoloji odaklı savunma doktrinini geleneksel yöntemlerle başa çıkma konusunda yetersiz kaldığını gösterdiğini söyledi. İsrail’in karşı saldırısının ise Gazze’de büyük yıkım ve sivil kayıplarına neden olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tuğçe Ersoy Ceylan, bu saldırıların Gazze’nin yönetim yapısında bir değişiklik oluşturmadığını vurguladı.
El-Fetih ve Hamas arasındaki farklar Filistin’de çözümü zorlaştırıyor
Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. A. Ömür Atmaca ise Filistin içi sıkıntılara değindi. Doç. Dr. Atmaca, coğrafi parçalanmışlığın yanında Batı Şeria’daki yönetimi elinde bulunduran El-Fetih ve Gazze’de yönetimi elinde bulunduran Hamas arasındaki siyasi farklılıkların Filistin’in durumu ve geleceği konusunda ciddi belirsizliklere neden olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Atmaca, Gazze’deki savaşın, Mahmud Abbas’ın diplomatik çabalarının yetersizliğini ve Filistinlilerin ekonomik zorluklarını daha da derinleştireceğini vurgularken, muhtemel bir çözüm girişiminin Hamas’ı da içermesi gerektiğini belirtti.
Konferansta konuşan Yakın Doğu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Siyasi Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nur Köprülü de savaşın bölgedeki dinamikleri nasıl etkilediğini ele aldı. Prof. Dr. Köprülü, Gazze’deki savaş öncesi bölgede yaşanan normalleşme sürecinde, İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye dayalı bir yaklaşım sergilediğini ve bu süreçte ABD’nin önceki Başkanı Trump’ın önerdiği “yüz yılın anlaşması” ve İbrahim Anlaşmaları gibi girişimlerin Filistin meselesini göz ardı ettiğini belirtti. Hamas’ın saldırılarının temel nedenlerinden birinin de bu durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Köprülü, bölge ülkelerinin pozisyonlarını inceleyerek özellikle Mısır ve Ürdün’ün soruna temkinli yaklaştığını ve Katar ile Mısır’ın arabuluculuk rolü konusunda öne çıkarak bölgesel etkileri sınırlamaya yönelik adımlar attığını vurguladı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özlem Tür ise sunumunda; Türkiye’nin Gazze Savaşına yönelik tavrının öncelikle arabuluculuk önerisi içeren temkinli ve dengeli bir yaklaşım sergilediğini, ancak sonrasında İsrail yönetimine ilişkin ciddi eleştiriler içeren Hamas yanlısı bir tutuma dönüştüğünü ifade etti. Türkiye’nin İsrail’e yönelik eleştirel tavrının Gazze Savaşında İsrail saldırganlığının artmasına bağlı olarak arttığını belirten Prof. Dr. Tür, bu durumun Türkiye-İsrail yakınlaşmasını kesintiye uğratsa da Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri tamamen göz ardı etmek istemediğinin görüldüğünü ifade etti.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.