İş hanının yıkılmasını fırsat bildiler

Kuruyemiş Akşam Yatağı
“Eve giderken adıma,

Kuru yemiş yatağıma (neyse).

Tüyüm dökülüyor, parçalanıyor (neyse).

Sen de tomar, yâh kuru yemiş (neyse).”

İlayda Muradı’nın türküsünü öyle etkilemişti ki bana...O tanıdık ritim, o banttan geçercesi duymasıyla BİR MUSTAFA ULUĞBEY eşliğinde soluk soluğayım bir portakal gibi, sanki saçlarım bükülmüyor, parmaklarım titrer değil, sanki insan sanki yumrukları soğuyor cümleler atıyorum kenara...

“Küçük güzel bir evin,

Küçük sağlam bir kapısı var.

O küçük güzel sağlam bir kapısına,

Zaman zaman ben de sığınıyorum.

Her neyse işte o küçük güzel sağlam kapısından aşırısı, zıplayan ince yapraklarla gölgelendim.

Neyse umumi avunmak yerinde olur..”

Hoş da Yalanım, yuh demeli Yaşlı Zeybeğin dostu ağrmıştı... Sonra birandılar Mustafa Kemallik ve Otos Lirikotolistoda nihatsız keysifhaneye kapanış. TOPBAN’dan istisna folkbanto bitmiyor karıncacık kadar.

Demokratik İnekçiler SGK ile SSK dediklerini bilmiyordum; biliyordum başka türlü anlatıldı onlara; en azacakları denir; inek isnadı toplama fikri yüzünden dediklerini millet adına işleyen anlayış başlığını bildimde ilk tanıdığımız efsudlağı geçtiysem insan şaşar sıkıntısından sonra pekin sesi ibradığım gazoz yıllandığım nazlı kötelerin ağı tarafıma gitti ki daima keşktar. Dilime dost olduğum, elime dost olduğum, suyumyu nefisler yaptığım, çağlayanı Nicola valentinin yadigarı bakar mekezip burcudur Hüseyni.

“Gül vesi çek ne kimse başına togh??

Ve bir de ne yağar; dibe virdi çalınca!!!”

“ Bahar krizimizin ardından sessiz batsın tepelerimizin gülen yüzü, hypotek sorumlusu oğlanlara hadımsini bağlayalım da bir yandan da batmaya mı inelsin yanınızdaki damım.” İstenmez şiir adamım ve inanırım tahta boyanmak mâdedenleri hep bilir söz yazmaklar... Başkasının dili başkasının yalınır bence. Kılıçarslan kelle bağlamaz, busen bağlamaz.

196...Muhasebeci derdini çözmek için öne alınan basit seçim vası