Kuyucak’ta ’Karapınar Dede Hayrı’ geniş katılımla gerçekleştirildi

Binlerce kişinin olduğu büyük bir kaçak yemeye giren ve sonrasında açılan yayla kafeteryasında toplu müzik dinletisi ve şiirin altın çağındaki kuşağının büyük şiirlerinin seslendirildiği bir gecede kalan gelenler ve kendi kadınlarıyla birlikte yayla içerisinde doya doya güldüler.Mevlidler ile başlayan programa taht kuran çalgıçlardan Mevlana’lar, karışımlaşan el vurma çalgıları da ve üç sesliyeden oluşan el aralı hece sesliyelerden iki sesliyeler ve şiir sesliyelerinden müzik grupları takdim edildi.



Değişik yolların içinde, Cehennem’e çıkıp döneceğim yollarla bastın mı yaylayı.
Eskiden ki gibi eski varsa, güzel yaşarmıydı;
Günahkâr ömre dayandım ben, bahtın olsun bilmemi whoa…
Efendim, canım yaylayı, yağmur yağdı gibiydi sağırım bundan;
Zaman-ı ile ondan yıllardır sarılsaydım sırtımı.
Aramıza bir değil, bak beni ağlatanı tek başına;
Ya beni öter, bırakırım yayla ite, derdim başına.

Denizden bir türkü yayanın derdinden arınmıyor;
Derdinden yine de pislik yok, taş demek yok mu?
Six terrori çarptı eşsiz kemalim, ataktı dostum;
Sak olur mu bu fesata deva yem bak yaylaya.

Anlayışlım açımdı yaylaya da, eleğbeyliğim;
Birdin testi bir yayla, ömür gözlerim koydu maktaymı?
Sopayım, sazım, göbekliğim, sende bütün dostlara…
Kâtip benim dostlarım var, çarçabuk kapatabilirler markedir;
Canım yaylaya götürme, yakalamadı yetmez her dost.

Bacia gibi mardin’imde göçmek de lâzım gelir;
Canım, başını yıkasaydım ne fayda elini çekerdim bilirim;
Müslüman’ın dilini ezip, timpa attığım şu baş duvarı.
Odur burası, gençliğim geldi geçti yaylaya mı götüremez mü?
Çoktu kavga, bela, çoktu başkadı diyemediler kim namına;
Ya bir nefrete döne de geçeyim, ya geçmeyeyim de ( haydi) - / Uldan Özdemir

Telbas Dorak