İSTANBUL, (DHA) – Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı kabul edilebilir bir seviyeye çekebilmek amacıyla alternatif enerji kaynağı olarak nükleer enerjinin payını artıracağını söyleyen Nükleer Sanayi Derneği (NIATR) Yönetim Kurulu Başkanı Alikaan Çiftçi, Akkuyu NGS’nin yapımında büyük tecrübeler kazanan Türk şirketlerinin Orta Doğu, Afrika ve Türkiye’de yapılacak nükleer santrallerin yapımı ve ekipman tedarik zincirinde önemli roller üstlenebileceğini de vurguladı.
Türkiye’de nükleer enerji üretimi için kurulacak tesislerin, nükleer teknoloji alt yapısının ve yüksek teknolojinin gelişmesine katkı sağlayacağının altını çizen Çiftçi, “Akkuyu NGS’de üretilecek enerji ülkenin enerji üretim portföyüne çeşitlilik getirecek ve elektrik üretiminde kullanılacak ithal kaynaklarda çeşitlilik sağlanacak, enerjide dışa bağımlılık azalacaktır. Güvenlik ve kalite kültürünün ülkemizde yerleşmesinde ve gelişmesinde önemli rol oynayacak Akkuyu NGS, Türkiye’nin nükleer yolculuğunun temel taşıdır. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltma hedefindeki en önemli adımdır” dedi.
Türkiye’nin milli enerji ve maden politikasının temel bileşenlerinden birinin nükleer enerji olduğunu vurgulayan Çiftçi, “Ülkemiz enerji portföyünde 2035 yılına kadar 7,2 GW nükleer kaynaklı kurulu güce ulaşmayı ve gelecek 30 yılda 20 bin megavatın üzerinde nükleer enerji kapasitesini devreye almayı hedefliyor. Bunu da yapımı süren Akkuyu NGS’nin yanı sıra Sinop ve İğneada’da yapılması planlanan nükleer santraller ve küçük modüler reaktörlerle (SMR) destekleyerek yapmayı amaçlıyor. Türkiye SMR’ler, füzyon teknolojileri ve ileri nesil reaktörler gibi yeni teknolojilere yönelik çalışmalar yapacak ve nükleer sektörde büyümeye devam edecektir” diye konuştu.
“TÜRK ŞİRKETLERİ NÜKLEER SANTRAL YAPIMI VE EKİPMAN ZİNCİRİNDE ROL ÜSTLENEBİLİR”
Çiftçi, Akkuyu NGS’nin yapımında görev alan Türk şirketlerinin ve Türk sanayicisinin nükleer santral inşasında ve nükleer alanda hangi malzemelerin nasıl üretilmesi gerektiği konusunda büyük deneyim kazandığına da dikkati çekti. Akkuyu NGS’nin, Türk nükleer enerji sektöründe “know-how” sağladığını belirten Çiftçi, şöyle devam etti:
“Bu santralin yapımıyla birlikte Türk sanayicisi yeni üretim ve güvenlik koşullarında yer almayı başardı. Türk sanayicisi ve Türk mühendisleri Rusya ile yapılan iş birliğiyle büyük tecrübe kazanarak, bu tecrübeyi ülkemizde inşa edilecek diğer santrallerin yanı sıra Rusya’nın Türkiye dışında yapacağı santrallerde de kullanabilecektir. Akkuyu NGS’nin yapımında büyük tecrübeler kazanan Türk şirketleri Orta Doğu, Afrika ve Türkiye’de yapılacak nükleer santrallerin yapımı ve ekipman tedarik zincirinde önemli roller üstlenebilir. Rusya’nın, diğer ülkelerde inşa edeceği santrallerde de tecrübe sahibi Türk şirketleri ve Türk mühendislerinden yararlanma olasılığı yüksektir. Nükleer sanayimizde ekipman üretim kabiliyeti geliştirmenin yanı sıra bu alanda yetiştirilen insan kaynağımızla kendi santrallerimizi kuracak bir yapıyı hedefliyoruz.”
“NÜKLEER ENERJİ YATIRIMLARINA YÖNELİK EĞİLİMLER ARTIYOR”
Dünyanın dört bir yanında inşa edilen reaktör sayısındaki artışa dikkat çeken Çiftçi, bu önemli gelişmenin altını çizerek şöyle devam etti:
“Dubai’de düzenlenen 28. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda, fosil yakıtlardan uzaklaşılması ve sıfır emisyonlu teknolojilere yönelik çağrının, nükleer enerjiye hız verilmesiyle desteklendiğini gördük. Tüm tarafların oybirliğiyle kabul ettiği bu çağrı, sera gazı emisyonlarında derin, hızlı ve sürekli düşüşler elde etmek adına nükleer enerjiyi vurgulayan ilk COP anlaşması olarak tarihe geçti. Dünya genelinde inşa halindeki 59 reaktörden 23’ü Çin, 8’i Hindistan, 3’ü Rusya’da bulunuyor. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nde 1, Güney Kore’de 3, ABD’de 1 ve Fransa’da 1 nükleer reaktör inşa ediliyor. ABD, modüler nükleer reaktör çalışmalarına yoğun şekilde odaklanırken, İngiltere enerji krizine çözüm olarak 30 milyar sterlinlik dev bir nükleer santral projesine onay verdi. Ülkede elektrik üretiminin yüzde 70'ini karşılayan 56 nükleer reaktörle öne çıkan Fransa, fosil yakıtlardan kurtulmak amacıyla 10’dan fazla yeni nükleer reaktör inşa etme planını duyurdu. Ayrıca, ülkede SMR teknolojilerine de yatırım yapılacak. Hindistan ise 10’dan fazla yeni reaktör kurma hedefine odaklanmış durumda. Suudi Arabistan ise yıllık elektrik tüketimindeki hızlı artışa karşılık olarak önümüzdeki 20-25 yıl içinde toplam maliyeti 80 milyar doları bulacak 16 nükleer santral inşa etmeyi ve böylece fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmayı planlıyor. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesi, elektrik ihtiyacının önemli bir bölümünü nükleer enerjiden karşılamakta olup, nükleer santrallerin ürettiği elektrik dünya elektrik arzının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturmaktadır.”
Avrupa Birliği (AB), Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Ortadoğu ve Asya ülkelerinde iklim değişikliğiyle mücadelede daha fazla nükleer enerji yatırımı olacağına da işaret eden Çiftçi, şöyle konuştu:
“AB Yeşil Mutabakatı ile nükleer enerji yeşil enerji olarak kabul edildi. Bu mutabakat ile karbondioksit salımı olan ülkelerde, karbondioksit salımı yoğun olan sanayilerde üretilen ürünlerin Avrupa’ya girişi zorlaşacaktır. Bu sebeple özellikle küçük nükleer santral yatırımlarının organize sanayi bölgelerinin etrafına kurulup o bölgelerin ciddi anlamda itici gücü olacağını düşünüyoruz. Bu durum, Türkiye için Türk sanayicisi için bir fırsat olabilir.”
“TÜRKİYE SIFIR KARBON HEDEFİ ÇERÇEVESİNDE NÜKLEER KAPASİTESİNİ ARTIRACAK”
Güvenilir enerji üretimiyle bilinen nükleer enerjinin temiz enerjiye geçişte kilit bir oyuncu olarak ortaya çıktığını ifade eden Çiftçi, sözlerini şöyle tamamladı:
“Nükleer enerjiye yönelik küresel değişim önceki yıl yapılan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Genel Konferansı’nda açıkça görüldü. Rekor sayıda 51 ülke iklim değişikliğinin azaltılması, enerji güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada nükleer enerjinin rolünü destekledi. İklim ve enerji krizi yüzünden birçok ülke nükleer enerjiyi çözümün parçası olarak gördü. Güvenli, emniyetli ve güvenilir bir enerji kaynağı olarak nükleer enerjinin benzersiz nitelikleri, dünyanın yeşil dönüşümü için hayati önem taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de 2053 yılı sıfır karbon hedefi çerçevesinde nükleer kapasitesini artıracak.”
“AKKUYU NGS, TÜRKİYE’NİN ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞINI AZALTAN ÖNEMLİ BİR HAMLEDİR”
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener de enerjide yüzde 75 oranında dışa bağımlı olan Türkiye’nin, enerji bağımlılığını azaltma konusunda pek çok önemli adım attığını, bu adımlardan birinin de Akkuyu NGS’ projesini hayata geçirmek olduğunu ifade etti. Akyener, “Akkuyu NGS, Türkiye’nin nükleer serüveninde bir dönüm noktasıdır. Akkuyu ile birlikte Türkiye ilk kez reel anlamda nükleer sistemle, nükleer tesisle tanışmıştır. Türkiye’de nükleer sektörün, nükleer alt sektörün, nükleer ile alakalı üretim sektörünün gelişmesi, insan kaynaklarının yetişmesi, Türkiye’nin bu düzenlemelere uyum sağlamasıyla ilgili sertifikasyon süreçlerini öğrenmesinde önemli bir aşamadır” dedi.
Türkiye’nin Akkuyu NGS’nin dışında Sinop ve İğneada’da da nükleer santraller kurma planları olduğunu hatırlatan Akyener, “Türkiye nükleer enerji alanında, özellikle modüler ve mikro ölçekli santral teknolojilerinin gelmesiyle ilgili girişimlerini de sürdürüyor. Bunların tamamının enerji bağımsızlığında yeni dönem stratejileri olduğunu söyleyebiliriz. Akkuyu NGS, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltan önemli bir hamledir” diye konuştu.
“NÜKLEER ENERJİ OLMADAN YEŞİL DÖNÜŞÜM OLMAZ”
Türkiye’nin ve dünyanın temiz enerji dönüşüm perspektifinin merkezinde nükleer enerjinin bulunmak zorunda olduğuna işaret eden Akyener, şunları kaydetti:
“Çünkü nükleer enerji olmadan yeşil dönüşüm olmaz. Nükleer enerji olmadan sürdürülebilir elektrik arzı ve süreçleri yönetebilme gibi kabiliyetler mümkün değil. Karbon emisyonlarını ve enerjide bağımlılığını azaltmak konusunda büyük emek veren ülkemiz için nükleer enerji çok önemli bir gündem maddesi. Bizim yaptığımız projeksiyonlara göre; Türkiye’nin artan enerji açlığını karşılaması için gelecek 100 yıl içerisinde Akkuyu NGS gibi 10 tane nükleer santralimizin olması gerekiyor. Ve bu nükleer santrallerin potansiyelinden çok daha yüksek oranlarda modüler ve mikro ölçekli nükleer santralleri, nükleer reaktörleri de piyasamıza dahil etmiş olmalıyız. Yani büyük bir dönüşüm nükleersiz olmaz.”
Türkiye’nin 2053 yılında elektrik üretiminde nükleer enerjinin payının yüzde 30’a yakın olması hedefini gerçekçi gördüğünü de belirten Akyener, “Bu önemli hedefe ulaşılabileceğini umuyorum. Bizim mevcut nükleer santral atılımlarımızın yanı sıra modüler nükleer teknolojilerinden de faydalanmamız gerekiyor. Nükleer enerjinin payının yüzde 30 olması makul bir rakam. Bu oranın artırılması gerektiğini düşünüyorum. Nükleer enerjiyi 100 yıl sonra Türkiye’nin elektrik üretiminde önemli bir kaynak olarak göreceğiz” dedi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.