Pandemide entübe olduktan sonra hastaneden çıkınca çocuk kitapları için yayınevi kuran yazar Sona Polat Bilgin, 55 yıllık yazarlık hayatının ardından UNESCO ödülü kazandı.
UNESCO ödüllü yazar Sona Polat Bilgin, 55 yıl boyunca yazarlık yaptıktan sonra Unesco tarafından ödüle layık görüldü. Onlarca kitap yazan ve Yaramaz Çocuk Yayınları’nın kurucusu olan Bilgin, Ankara’ya Türk Dünyası Kitap günleri için geldiğini belirtti. Emeğin sevgi olduğunu bilerek büyüdüğünü aktaran Bilgin, ailesinden paylaştıkça mutlu olmayı öğrendiğini söyledi.
“Her cümleyi yazarken çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum”
Ardahan’daki çiçekli yaylalarda büyüdüğünü dile getiren yazar Bilgin, “16 yaşına kadar Ardahan’da çiçekli yaylalarda büyüdüm. Türkiye’nin her beldesi gibi Ardahan da Kuzeydoğuda dağları çiçeklerle bezeli bir şehrimiz. O güzel şehirde büyümenin güzelliğiyle kırka yakın çocuk öyküsü yazmaya çalıştım. İlkokul 3.sınıftan beri yazıyorum. Her meslekte kirlilik olduğu gibi bu meslekte de var. Çocuk dünyası mekanik dünyayı asla kabul etmez. Her cümleyi yazarken çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hem zor bir dünya hem güzel bir dünya o yüzden çocuk dünyasına benim ve benim gibi çocuk edebiyatçılarının çok dikkatli olması gerekiyor” diye vurguladı.
“Ben aldığım tüm ödülleri çocuklara bağışlıyorum”
Şiir yazmayı çok sevdiğini ancak şair olmadığını ifade eden yazar Bilgin, “Bir şiirim Türkiye’de jüri ödülü aldı. ‘Babama Baba Demeden’ isimli şiir. Türkiye’deki kız çocuklarının babasına özlem duyan ve babasının yanındayken kavuşamayan, baba diyemeyen çocukların hayatını anlatan 10 kıtalık bir şiir yazmıştım. Bu şiirimin bir de romanını yazdım onun adı da ‘Baharım Ol Gel Baba’. Ölümlü dünyadaki tek dileğim bu romanın senaryosunu yazıp çocuklar için uzun metrajlı film olmasını arzu ediyorum. Filmin gelirini de yine çocuklara bağışlamak istiyorum. Çünkü ben aldığım tüm ödülleri çocuklara bağışlıyorum. Ben bir kardelenim. Eğitimim yarım kaldığı için istiyorum ki bütün çocuklar kitapsız kalmasın bütün kız çocukları okusun” diye konuştu.
“Çocuk dünyası çok saygın bir dünya, sevgi dolu bir dünya”
Küçükken evlerinde kitap olmadığı için kütüphaneye giderek kitap okuduğunu kaydeden Bilgin, “İlkokuldaki öğretmenlerim sayesinde bizleri keşfettiler. Geçen günlerde Yılmaz Erdoğan’ın da dediği gibi ‘Bir dokunuş çocuğun dünyasını değiştiren dokunuştur’. O yüzden bütün öğretmenlerin çocuklara sevgiyle dokunmasını istiyorum. Bana da sevgiyle dokunan öğretmenlerim bugünlere gelmemi sağladılar. 55 yıldır yazıyorum, 10 yıldır kitaplarımı okuyucuyla buluşturuyorum. Değer bilen değerli insanlarla karşılaştım. Çocuk dünyası çok saygın bir dünya, sevgi dolu bir dünya. Saygının olmadığı yerde sevgi olmaz. Ben onlara sevgiyle yaklaşmak, kalemimin sevgi olduğunu belirtmek istiyorum. Kurgu çok önemli çocuk dünyasında. Zaten çocuklar ilk cümlesinde o kitabın onlara hitap edip etmediğini anlıyorlar. Çocuklar iyi ki varlar. Çocuklar benim güneşim, onlar olmayınca üşüyorum gerçekten” ifadelerini kullandı.
“Çocukken kendime verdiğim sözü de 55 yıl sonra yerine getirdim”
Hayat öyküsünü bilen arkadaşlarının UNESCO tarafından düzenlenen bir projeye başvurmasını istemesi üzerine başvuru yaptığını söyleyen Bilgin, “Eskişehir’deki dostlarım benim de dilekçe vermemi istediler. Onca kişinin içinden benim hayatım, yazdığım öyküler ve hayat mücadelem oyunlaştırıldı. Gerçekten tırnaklarımla bir yerlere gelen bir kadınım. Ve çocukken kendime verdiğim sözü de 55 yıl sonra yerine getirdim. 3 yıl önce pandemide entübe olmuştum, hastaneden çıktıktan sonra ‘Yaramaz Çocuk Yayınları’nı kurdum. Artık ölürsem de gözlerim açık gitmez diye düşünüyorum. Şimdi kendi kitaplarımı çıkartıyorum” açıklamasında bulundu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.