İstanbul Kağıthane’de polis memuru Hakan Telli’nin şehit edildiği, 1 polis memurunun ise ağır yaralandığı silahlı saldırıya ilişkin 51 sanıklı davada mahkeme, 17 sanığın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi.
Kağıthane’de 25 Ağustos 2023’te uyuşturucu ticareti yapıldığı ihbar edilen adrese düzenlenen operasyonda açılan ateş sonucu polis memuru Hakan Telli’nin şehit edildiği, polis memuru A.Y.Ç.’nin ise ağır yaralandığı olaya ilişkin 51 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 27’si tutuklu 40 sanık ve 2 tutuklu suça sürüklenen çocuk hazır bulundu. 1 tutuksuz suça sürüklenen çocuk ile taraf avukatlarının da katıldığı duruşmada 2’si başka suçtan tutuklu 4 sanık Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Ayrıca, müştekiler Firdevs Telli ve müşteki polis memuru A.Y.Ç. de SEGBİS ile mahkemeye katıldı.
‘’Hepimizden önce çıktı, bizden önce çıktığı için vuruldu’’
Olay günü evdeyken kapıya 2 kişinin geldiğini söyleyen tutuklu sanık Akın Arsakay, ‘’Ben gidip baktığımda yönetici olduklarını söylediler. Ben dayımı çağırdım. Yönetici olduklarını, aşağıda iki tane motor olduğunu, motorlara bakmazsak polisi arayacaklarını söylediler. O sırada kapıda biri saklanıyordu. Diğer kişi parmağıyla gözetleme deliğini kapatıyordu. Polisi arıyorum dedikleri sırada dayım Ozan Anucur kapıyı araladı. Bakmak isterken dayımın üzerine atladılar. Kuzenim Diyar Anucur büyük silah keleş dediğimiz evde bulunan silah ile ateş etmeye başladı. Birisinin yaralandığını gördüm. Yaralanan polis memuru da dayımı yaraladı. Diyar Anucur’un ısrarı üzerine silahı elime aldım. Otoparka indik. Aşağı indik. Orada oyalandık. Diyar Anucur kapıyı açmaya çalıştı. Diyar Anucur kendisi kapıyı açtı. Hepimizden önce çıktı. Bizden önce çıktığı için vuruldu. Sonra teslim olmaya gittik’’ ifadelerini kullandı.
‘’Polis olduklarını kesinlikle düşünmedik’’
Tutuklu sanık Ozan Anucur savunmasında, olay günü kendisiyle birlikte Akın Arsakay ve ölen Diyar Anucur’un birlikte evde oturduklarını söyleyerek, ‘’Diyar yemek söylemek istedi. Zil çaldıktan sonra Diyar ve Akın kapıya doğru yöneldi. Otomatiğe basarken kimse ses vermedi, onlar da yemek zannetti otomatiğe bastı. Akın ile Diyar endişeliydi, birisinin kapının arkasında saklandığını, birisinin gözetleme deliğini kapattığını söyledi. Kim olduklarını sordum, bina yöneticisi dediler. Aşağıda motor olduğunu, çalıntı olup olmadığını sordular. Beklemesini söyledim, ısrarla kapıyı çalmaya devam etti. Kapıyı az bir şey araladım, buyurun der demez silahın kabzası ile kafama vurmaya başladı. 3 ay önce abim rahmetli olduğu için sağda solda bizi öldüreceklerini söyleyenler olmuştu. Abimin düşmanlarının elinden ölmektense kendimi atacaktım. O sırada koridordan büyük silah sesleri gelmeye başladı. Polis olduklarını kesinlikle düşünmedik. Koridorda yaralandıkları zaman polis lafını duydum. Diyar’ın elinde tüfek vardı. Otoparka inip kapıyı açmaya çalıştık. Diyar önce çıktı, Diyar vuruldu. Vurulduktan sonra biz de geri çıktık. Polis olduklarına inandık. Binanın ana merdivenlerinden çıkıp teslim olduk’’ dedi.
‘’Kapıyı çaldık, polis olduğumuzu söyleyip ‘açın’ dedik’’
Müşteki polis memuru B.Ö., ihbar üzerine olay yerini diğer müşteki polis memuru A.Y.Ç. ve şehit polis memuru Hakan Telli ile incelemeye başladıklarını söyleyerek, ‘’Uyuşturucu ticareti olduğunu düşünüyorduk. İhbarcılar motorcuların gelip paket verildiğini söylediler. Biz de izlediğimizde motorun geldiğini ve paket verildiğini gördük. O motoru takip ederken aradan dereden kaçtı. İhbarın aslında doğru olduğunu gördük. Olay günü polis memuru Telli, lokum kutusu gibi olan kutuyu açtı. İçinde ‘uzi’ diye tabir edilen madde çıktı. Diğer polis A.Y.Ç. ‘hemen takviye ekip çağıracağım’ dedi. Görüşmesini yaptı, daha sonra 2 personel çıkmayalım, 3 olalım dedik. Konuyu savcıya aktararak yukarı çıktık. Kapıyı çaldık, polis olduğumuzu söyleyip ‘açın’ dedik. Polis olduğumuzu biliyorlardı. Açtı açmadı diye beklerken Ozan Anucur, sol eliyle kapının koluna, sağ eliyle silahı doğrultarak kapıyı açtı. En başta üçümüzü Ozan vuracaktı, vuramadı. Sonrasında boğuşma oldu. Sağ taraftan bir el ateş oldu, ilk atış Hakan Telli’nin göğsüne geldi. 3-5 saniye sonra vurulduğunu fark etti. Kan fışkırmaya başlamıştı. İçeri girdiğim kafamı çevirdiğim anda diğer koltuğun altına koydu silahı ve Diyar silahı kurdu, bana sıktı ancak beni vuramadı. Bana karşı 2-3 kez atış yaptı. Ben karşılık veremedim’’ şeklinde konuştu.
İfadesine devam eden müşteki polis memuru B.Ö., ‘’Orada bir anda Hakan abiyi omuzlayarak ‘hadi abi, bir kat aşağı in’ dedim. Bir yandan da komutayı arıyorum, takviye ekip çağırdık ve ‘vurulduk, özel harekat gelsin’ dedik. Üçüncü kata kadar Hakan abi ile geldim. Gücünün kalmadığını söyledi. Hakan abiye ‘abi otur, yardım çağırıp geliyorum’ dedim. Yukarıda hala silah sesleri geliyordu. Geri dönüp Hakan abiye gidecekken binanın girişinde 3 kişi gördüm. Diyar’ın vurulduğunu gördükten sonra baş edemeyeceklerini düşünüp teslim oldular’’ ifadelerini kullandı.
‘’Hassas teraziyi köfte tartmak için kullanıyordum’’
Savunma yapan tutuklu sanık Halil Tacar, suç örgütüne üye olmadığını belirterek, ‘’Evimde iki adet hassas terazi bulundu, uyuşturucu madde bulundu. Hassas terazilerden biri işletmiş olduğum dükkandan kalmadır. Köfteyi tartmak için kullanıyordum. Diğer hassas teraziyi de kullanırken dozaj ve alırken kazıklanmamak için kullanıyorum’’ diye konuştu. Duruşmada bazı sanık ve suça sürüklenen çocuk avukatları, müvekkillerinin dosyalarının bu dosyadan ayrılması talebinde bulundular.
17 sanığa tahliye
Ara kararını açıklayan mahkeme, sanıklar Burak Altundal, Emre Oral, Abdulmutalip Suratlı, Aykut Yalçın, Aziz Korkusuz, Emre Yalçın, Nafiz Karçığa, Ömer Çakmaz, Özgür Özterzi, Şerif Korkusuz, İbrahim Tacar, İbrahim Mücahit Baran, Semih Beyazkılınç, Engin Kadalık, Harun Bakaç, Muhittin Mert Durmuş ve Burak Pola’nın ‘yurt dışına çıkış yasağı’ ve ‘imza atmak’ şeklinde adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. 1 suça sürüklenen çocuk ile 12 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren heyet, firari sanıklar Sinan Anucur, Ersin Aydar ve Yılmaz Burak’ın ise haklarında çıkartılan yakalama kararlarının devamına hükmederek duruşmayı erteledi.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, şüpheliler Ozan Anucur, Sinan Anucur, Serhat Anucur ve Yılmaz Burak’ın ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’, ‘kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme’, ‘kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye teşebbüs’, ‘uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama’, ‘izinsiz olarak ateşli silah ve mermileri ülkeye sokma, imal etme, nakletme ve satma’, ‘resmi belgede sahtecilik’, 4 kişiye karşı ‘kasten öldürmeye teşebbüs’, ‘mala zarar verme’, ‘görevi yaptırmamak için direnme’ suçlarından ayrı ayrı 107’şer yıl 4’er aydan 146’şar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
İddianamede 47 şüphelinin ise ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’, ‘izinsiz olarak ateşli silah ve mermileri ülkeye sokma imal etme, nakletme ve satma’, ‘uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama’, ‘parada sahtecilik’, ‘suç delillerini yok etme’, ‘mala zarar verme’, ’kasten öldürmeye teşebbüs’, ‘resmi belgede sahtecilik’, ‘sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması ve bulundurulması’ suçlarından ayrı ayrı 5’er yıldan 97’şer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.