Samsun’un Vezirköprü ilçesi tarihi ve kültürel zenginliğiyle bilinmesinin yanı sıra, 200 küsur yıllık bir semaver geleneğini içinde barındırıyor. Şehrin Bedesten Çarşısı’nda 2 asırdır ‘yassı semaver’ üretiliyor.
Vezirköprü’nün tarihine tanıklık eden yassı semaver, ananevi semaverde yapılan çay içme kültürünü yaşatma ve gelecek nesillere de aktarma görevini sürdürüyor. 18. yüzyılda üretildiği düşünülen yassı semaver, zaman içinde usta eliyle işlendikçe geçmişin izlerini de beraberinde getirerek bir simge haline gelmiş ve şehrin kültürel mirasını yansıtan bir hazine olarak kabul edilmiş. 26 Eylül 2017 tarihinde ise 299 sayılı kararla mahreç türünde ’Vezirköprü’nün coğrafi işareti’ olarak tescillendi.
“Bugün temsilciliğini Vezirköprü halkı olarak biz üstlenmiş durumdayız”
Semaverin tarihine dair bilgi veren, 40 yıla yakın süredir Vezirköprü’de yassı semaver üretimi yapan iki ustadan biri olan 58 yaşındaki Seyit Kaya, “Büyüklerimizin ve ustalarımızın bize anlattığına göre semaver, 18. yüzyılda sadece Osmanlı sarayları ve zengin ailelerin sofralarında içeceklerin demlenmesi için kullanılan önemli bir araçmış. O dönemde semaverler genellikle bakır veya pirinçten yapılır gösterişli olmasıyla da dikkat çekermiş. Daha yakın zamana baktığımızda yavaş yavaş semaver geleneği kahvehanelere karışmış. Çok geçmeden de Türk evlerinde de yerini almıştır. Günümüzde de bu gelenek hâlâ yerini korumaktadır. Temsilciliğini de Vezirköprü halkı ve ustalar olarak tescillenmiş bir biçimde biz üstlenmiş durumdayız” dedi.
“Mesleğin inceliklerini öğrenmek tam 5 senemi aldı”
Çıraklıktan ustalığa kadar giden yoldaki gelişmeleri anlatan Seyit Kaya, “Metal işçiliğiyle tanışmam 1983 yılında çıraklık dönemimle başladı. O zamanlar makinelerin gücüne değil, ellerimizin maharetine güvenirdik. Yaptığımız semaverlerin parçalarını elimizde keser, büker, şekil verirdik. Bu şekilde makinesiz uzun süre çalışarak mesleğin inceliklerini öğrenmek tam 5 senemi aldı. Beş sene çıraklık, ardından kalfalık ve nihayetinde iki sene süren ustalık dönemimle anca çırak yetiştirecek kıvama geldim. Her bir aşamayı ustamdan öğrendiklerimle aştım. Ustam Topal Metin lakabıyla bilinen Metin Ataman’dı. Çalışma hayatım boyunca usta-çırak ilişkisini çok önemsedim. Ustamın ağzının içine bakar, o ne söylüyorsa ben 10 katını yapardım. Ustam benim için sadece bir iş arkadaşı olmadı, aynı zamanda bir öğretmendi. Kendisine çok şey borçluyum. Metin usta emekli olduktan sonra işi bana devretti, ben de bu ‘yassı semaver’ geleneğini sürdürmek ve gelecek nesillere aktarmak adına mücadele veriyorum” ifadelerine yer verdi.
“Kendine has olan detaylar, semaverin estetik ve sanatsal değerini artırır”
Yassı semaverin oluşum sürecini anlatan Kaya, “İmalathanemizde yassı ve düz semaver üretiyoruz. Semaverimiz pul halinde kesiliyor, kesildikten sonra preslerde işlem görüyor, pres makinesinin ardından silme aşamasına geçiliyor. Bu işlem sonrası ise sap ve musluklar takılıyor. Geliyoruz ayak kısımlarına, ayak kısımlarını parlatılıyor ve en son semaveri bir araya getiriyoruz. Bu işlemelere ek olarak semaverin dış yüzeyine göze hitap etmesi adına geleneksel desenler ve işlemeler ekliyoruz. Kendine has olan detaylar, semaverin estetik ve sanatsal değerini artırır. Sıra geliyor semaverin iç yüzeyine genellikle kalayla kaplama yaparız. Bu işlem, içerideki suyun temiz kalmasını sağlar ve lezzetli çay demlenmesine katkıda bulunur. Bütün bu işlemlerden sonra semaveri semaver yapan aşamaya gelecek olursak, semaverin alt kısmına ateşle ısıtılan bir bölme eklemesi yapıyoruz. Bu bölme, içindeki suyu kaynatır ve buharın yukarı doğru yükselmesini sağlar. İşte semaver çay demlemek için hazır” şeklinde konuştu.
“Bu işi öğrenmek isteyen yaşlı genç herkese kapım sonuna kadar açıktır”
Semaver ustalığını ve semaver kültürünü gelecek nesillere aktarmanın sorumluluğunu taşıdığını vurgulayan Seyit Kaya, “Çıraklıktan ustalığa uzanan yolculuğum, sadece benim değil, birçok meslektaşımın da öyküsü. Ben başta olmak üzere semaver ustalığı dair kaybolmaya yüz tutmuş zanaatların ustaları sanatlarını yaşatmak adına her birimizin ayrı ayrı sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Yaşım 58, gücüm yettiği yere kadar bu zanaatı devam ettirmek ve usta yetiştirmek istiyorum. Bu işi öğrenmek isteyen yaşlı genç herkese kapım sonuna kadar açıktır” diye konuştu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.